Yapay Bir Mucize

Yapay organ teknolojileri organ yetmezliği ve kanser gibi her yıl milyonlarca kişini ölümüne sebep olan hastalıklara karşı geliştirilmekte olan umut verici bir biyoteknoloji dalıdır. Bu teknoloji hasar görmüş ve işlevini yitirmiş organların yapay organlarla değiştirilmesine dayanmaktadır. Özellikle organ nakli bekleyen insanlar için yüksek derecede önem arz eden bu alan ne kadar iyi olursa olsun her teknolojik gelişmede olduğu gibi negatif sonuçlara sahip olacaktır. Dolayısıyla bilimsel çevreler bu konu üzerinde farklı görüşler ortaya koymaktadır.

Geleneksel organ nakilleri hem risklidir hem de beraberinde büyük sorunlar doğurur. Nakil edilecek organın hastaya uyuşmaması, ameliyat sırasında ve sonrasında yaşanan kontaminasyonlar ve nakil edilen organın zaman içinde işlevsizleşmesi bu tür yöntemlerin en sık barındırdığı sorunlardır. Organ ticareti ve bu sebeple yapılan insanlık dışı olaylar ise geleneksel organ nakli yöntemlerinin topluma verdiği en büyük zararlardır. Tüm bu sebeplere karşı elimizde olan en efektif çözüm ise yapay organ teknolojileridir. Yapay organların bu alandaki en büyük katkısı donör eksikliğini ve bu sebepten dolayı organ bulamayan hastaların risklerini neredeyse tamamen ortadan kaldıracak olmasıdır. Bu teknoloji daha gelişiminin çok erken bir safasında olmasına rağmen şimdiden hayatlar kurtarmaya başlamıştır. Örneğin donör bulunamadığı için ölümün eşiğine gelen ileri derece kalp yetmezliğinden muzdarip Çetin Şadi isimli bir iş insanı 2019 yılında yapay kalp nakli ile kurtarılmıştır. Bu ameliyat hakkında pek fazla kaynak bulunmamaktadır ancak yapay organ naklinin herhangi bir bağışıklık sistemi uyumsuzluğuna sebep olmadığı bilinmektedir ve bu da yapay organların şimdiden ne kadar efektif olduğunu gözler önüne sermektedir.

Organ yetmezliği her insanı etkiler; zengin, fakir, yaşlı, çocuk, kadın, erkek ayırmaz. Organ nakilleri de görece eşit dağılmaktadır. Bu alanda da eşitsizlikler olmaktadır ancak minimal bir düzeydedir. Fakat yapay organ teknolojilerinin bu kadar tartışma yaratmasına sebep olan durum eşitsizliği ciddi bir miktarda arttıracak olmasıdır. Yapay organlar insanlardan organ hasat edilmesini önleyecektir fakat yapay organları hangi hastaların kullanacağı büyük bir risktir. Çetin Şadi örneğinde olduğu gibi yapay organlar üretim zorluklarından dolayı sadece maddi durumu yeterli olan insanlar üzerinde kullanılacaktır. Bunun toplumdaki sınıfsal ayrılıkların artmasına sebep olması sadece nakil bekleyen hastaları değil, tüm toplumu feci bir biçimde etkileyecektir.

Sağlık teknolojileri ilk ortaya çıktıklarında yetersiz üretim olanakları ve üretim teknikleri sebebiyle belirli zümrelerde kalırlar. Örneğin 2. Dünya Savaşı’nın en yoğun yılları olan 1940’lı yıllarda İngiltere’nin çoğu kentinde morfinin askerler dışında kullanımı yasaklanmıştır ancak önemli bürokratlar bu değerli ilaca istedikleri anda ulaşabilmişlerdir. Fakat savaşın ardından bu ilacın üretimi artmıştır ve bu yasak kaldırılmıştır. Benzer bir şey yapay organlar için de söylenilebilir ancak onların durumu biraz daha farklıdır. Modern teknolojinin geldiği nokta sayesinde yapay organ teknolojileri diğer hiçbir biyoteknoloji alanında görülmemiş bir hızla ilerlemekte ve bu durum yapay organların kullanımının çok daha kolay yaygınlaşabileceği tezinin oluşmasını sağlamıştır. Bu nedende yapay organların nakil bekleyen her hastaya umut olabileceği ihtimali çok yüksektir.

Özetlemek gerekirse yapay organlar daha gelişimlerinin başında olmalarına rağmen organ yetmezliği ve kanser gibi ciddi hastalıkların tedavisinde büyük bir yer tutmaktadır ve bu mucizelerin etkisi gelecekte çok daha yüksek olacaktır. Arthur C. Clarke’nin “Bir gün, bir yapay organ insan yaşamının en değerli parçası olabilir.” sözü bu teknolojiyi tek bir cümlede mükemmel bir şekilde anlatmaktadır.

(Visited 5 times, 1 visits today)