İnsanoğlu kendini insan olarak tanıdığı zamandan beri toplum içerisinde olmaya çalışmıştır. Toplumlar üzerinden gelişen insan hayatı da buna göre şekillenmiştir. Bu durum insanların sosyal zekasını geliştirmiş olup her zaman onları diğer hayvanlardan ileride tutmuştur. Bunun üzerine gelişmiş beyinleri ile hayvan ırkının zayıf ve güçlü olduğu yerleri öğrenip bunları onlara karşı kullanmıştır. Böylelikler şu an içinde yaşadığımız kompleks insan ekosisteminin temelleri atılmıştır. Böylelikle insanlar içerisinde bulunukları Dünya’nın “doğal” tehlikelerinden uzaklaşmış olup hayatta kalma ihtimallerini arttırmıştır. Bu insanoğlunun fiziksel olarak onlara sorun çıkartıcak olan düşmanlarını uzun duvarların arkasında tutarak onlardan korunmuşlardır. Aynı zamanda bu duvarların tepesine bir çatı ekleyerek çoğu doğa olayından da korunmuşlardır. Bu da insanları başka bir düşmanla karşı karşıya getirmiştir.
Bu düşmandan bahsetmeden önce insanları daha iyi tanımaya çalışalım. Orta çağ topluluklarına bakacak olursak sınıf sistemini görürüz. Bu sistem insanlar bir piramidin içerisine sokar ve onlara “değer” verir. Bu değer genellikle insanın belirleyemediği unsurlardan oluştuğu gibi nadiren insanın yapabileceği eylemler ile de kazanılabilir. Örneğin bir kralın çocuğu olmak, ülkeyi yöneten kişi yardım eden kişi olmak veya kendisini veya değere verdiği bir şeyi feda ederek topluluğunu korumuş olmak kişiye değer kazandırır. Anlayabileceğiniz üzere bu değer aslında herhangi bir şey ifade etmemektedir ve sadece belirli yerlerde etkisi hissedilebilir. Bu etki de insanlar tarafından oluşturulmuştur. Yani insanlar sevmeseler de kendilerini yönetmek için bir sistem kurmuşlardır. Bundan önce ise tamamen fiziksel güce dayalı olan bu sistem biraz daha kolaylaşmış olsa da günümüz için yeterli değildir. Bundan dolayı önümüzdeki birkaç yüzyılda insanlar bu sistemlerin ne kadar adaletsiz ve eşit olmadığını protesto ederek eski olanları yıkmışlar ve herkesin yönetme hakkının eşit olduğu demokrasiye geçmişlerdir. Bununla birlikte insan adaletli topluma daha da yaklaşmış ve yerleşik hayata temelli geçmiştir.
İnsanın temelli hayatta geçmesi ile birlikte çevresi ile etkileşimi artmış, bu etkileşimlerin verimliliği de artmıştır. Bu gelişmeler insanoğlunu daha da sosyal bir insan haline getirmiştir. Bununla birlikte insan yeni kurulan sisteme katılarak şehirleşmiştir. Artık önceliği hayatta kalmak değildir. Sosyal olmak ve insanlarla tanışıp onlarla hayatta kalmaktır. Sosyal olmak o kadar önem kazanmıştır ki insanlar aileler kurup bu ailelere özel anlamlar yükleyip onları genişletmek için uğraşmıştır. Bunun sonucunda tam olarak modern sosyal toplum oluşmuştur.
İnsan yüzyıllar önceki problemlerini geride bıraktığına göre artık başka bir “düşman” ile yüzleşmeleri gerekmektedir. Bu düşman kendileridir. İnsan, insana düşman olmuştur. İlk olarak insan bir durumdan hoşnutsuzluğunu başka bir insanın neden olduğunu düşünerek ona düşman olmuştur. Amacı insanı rahatsız etmektir. Diğer durumda ise insan kendisine düşman olmuştur. Bu durumda akıl hastalıkları insanın hayatıyla oyun oynayıp onları topluma karışamaz hale getirmiştir. Bu toplumla bir olamayan bireyler ise dışlandıklarından dolayı tek başlarına hayatta kalmaya çalışmışlardır. Bazen sadece insan kendisi tek olmayı istemiştir.
Tek olan insanı anlamak kolay veya zor olabilir. Bu durum tek olmanın yararlarının ve zararlarının neredeyse birbirini dengelediğinden dolayı olabilir. Tek olmak, insanın işine, çalışmasına veya kendisine odaklanmasına yardım edebilir. Ancak tek olmanın insanın sosyal bir canlı olmasına karşı geldiğinden içerlerinde bir boşluk oluşmasına da sebep olabilir.