Hava dün olduğu gibi bugün de yağışlıydı. Hastanenin camına yağmur damlaları vururken elimdeki kahve fincanının boşaldığını fark ettim. Manzaradan gözümü ayırmak istemesem de mutfağa gittim. Kahve fincanımı doldururken adımın anons edilmesiyle yerimde sıçradım. Güneş’in doğmasına iki saat vardı ancak Covid-19 vaka sayısı her geçen gün arttığı için birçok meslektaşım ve ben, hastanelerde saatlerce vakit geçirmek zorunda kalıyorduk.
Anons ile Acil’e koştum, durum ciddi olmalıydı çünkü orada zaten doktorlar vardı. Ciddi bir durumda fazladan doktor anons edilirdi, nadirdi ama önemliydi de. Acil’e girmemle ağzına kadar dolu hastalarla olduğum yerde donakaldım. Arkadaşlarım herkesle ilgilenmeye çalışırken ortaya çıkan kargaşayı engellemek zorlaşmıştı. Ben de hemen ortamı yatıştırmak için gerekli ekipmanları giyerek kalabalığa karıştım.
Ellerimdeki eldiven ve yüzümdeki maske olabildiğince koruma sağlasa da insanların birkaçı üzerime doğru fark etmeden öksürmüştü bile. Artık kullandığım eşyaların beni korumadığını anladığımda bir arkadaşıma haber verip hemen üstümü değiştirmeye gittim.
Normalde bu kadar vaka bir hastaneye gönderilmez, yakınlardaki hastanelere eşit bir şekilde dağıtılmaya çalışılırdı. Böylece yığılma yaşanmadığı için hastanede çalışan insanlara çok fazla yük binmez ve her vakaya kolayca müdahale edilebilir. Kendi üzerimdeki maske eldiven ve fazladan kullandığım önlüğü çıkardıktan sonra açıkta olan yerlerimi dezenfekte ettim.
Ben işlerimi halleder halletmez doğrudan Acil’e döndüm. Bu sefer hastanenin güvenlik görevlileri ve birkaç polis de kalabalığa karışmış, insanları birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Yapılan anonslar da insanları birbirinden ayırmaya yetmemişti bu yüzden durumu kontrol altına almak polislere kalmıştı.
Çok uzakta durmayan ancak zar zor gördüğüm bir çocuk ilişti gözüme. Etrafındaki kargaşaya dikkat kesilmişti. Kısacık boyu insanların onu ezmesine sebep olabilirdi ve bu yüzden çocuğu oradan çekip çıkardım. Önce neler olduğunu anlayamadı ama sonra giydim önlüğü fark edince itiraz etmedi. “Sen neden buradasın?” diye sordum. Cevap vermedi sadece parmağıyla durumu kötü gözüken bir orta yaşlı kadını gösterdi. “Annem, birkaç haftadır kötü durumdaydı ve şimdi de daha da kötüleşti.” dedi gözleri dolu bir şekilde.
Çocuğu güvenli bir alanda bırakıp kadına doğru ilerledim. Kadın bana umut verici bir şekilde gülümsedi. “Oğlum sizi bulmuş olmalı, birkaç haftadır bu durumdayım ve herhangi bir iyileşme göstermedim. Hâlbuki daha öncesinde doktor bana ilaç falan yazmıştı.” söylediği sözler pek de yabancı değildi bu durumda. Hemen onu tedavi etmek için odama aldım.
Kadın endişeliydi ve korkuyordu da. Çocuğuna ve kadına arkadaşları öyle korkunç şeyler söylemişlerdi. İnsanların yanlış fikirlerine inanmışlardı, çünkü kadın Covid-19 hastası değildi ve arkadaşları ona bu hastalığa sahip olduğunu söylemeleri, öyle düşünmeyenlerin bile ondan uzak durması kadını ve ailesini psikolojik olarak kötü etkilemişti.
Kadını tedavi edip evine gönderdim. Daha sonrasında önlüğümü çıkarırken cebinden bir not çıktı. Bir adres ve altında bir not yazılıydı: Bu adrese gel. Tam da nöbetim biterken bu notu bulmam iyi olmuştu. Hemen arabama atladım ve adrese gittim. Adres muhtemelen son baktığım hasta olan kadının adresiydi.
Arabadan inip adresteki eve girdim. Evde birkaç takım elbiseli adam, anne ve çocuk vardı. Kadın bana bakarak “İşte bu doktor beni iyileştirdi ve Covid-19 hastası olmadığımı söyledi.” Takım elbiseli adamlardan biri “Bizimle geliyorsunuz.” diyerek başıma bir torba geçirdi. Devamı ise bambaşka bir hikaye.