Yalnızlık: Tek ağaçlı bahçeye fısıldamaktır. En ince ayrıntısına kadar ummaktır. Yaşamaya çalışmaktır belki de. Anlatmak, içini dökmek, belki de bir nebze huzur bulmaktır. Karşılık beklemeden, kırmadan, kırılmadan sadece anlatmaktır. Kimsenin bilmesine gerek duymadan sadece kendi benliğinle fısıldamaktır. Arkanı döndüğünce acaba bırakmadan dibine kadar güvenmektir belki de. Sığınacak bir liman arar ya insan kendinde, o tek bir ağacın göğsüne uzanınca rahat bir nefes almaktır. Tutamak, bağırıp çağırmaktır. Gözünü açınca fısıldadıklarının tek bir ağaçta kaldığını görünce mutluluğa ulaşmaktır. Yalnızlık güzel şeydir. Fısıldayınca. Kalabalığın içinde değil kendi kendine yalnız kalınca güzeldir yalnızlık. Arkanı dönüp tekrar baktığınca dudaklarının kenarında bir buse olup gidebiliyorsan eğer mutlu yalnızlıktır fakat eğer arkanı döndüğünde yaşlı gözlerle bakıyorsan bahçene umutlu yalnızlıktır. Fısıltıyı her biçimiyle sevebiliyorsan eğer sen bir şeyler olacak demektir. Güzel şeyler…
Yalnızlık: Tek ağaçlı bahçede karanlıkta oturmaktır. Düşünmek, enine boyuna tartmaktır. İnadına inadına devam etmektir belki de. Sonunu düşünmeden değil de sonuna kadar hesaplayarak hareketlerine karar vermektir. Orhan Veli’nin dediği gibi yalnızlık hali sadece onunla değildir; deniz de karanlıktır, gökyüzü de. Karanlık nedir ki zaten? Senden benden ibaret mi? Yoksa o tek ağaçlı karanlık bahçede yanında seninle oturanlar mıydı? Gali
ba hepinizdiniz. Hepimizdik.
Yalnızlık: Tek ağaçlı bahçede yıldızları seyretmektir. Her parıltısında bir tebessümü sığdırmaktır. Yıldızlarla da yalnız kalabilmektir. Sevinmektir, eğlenebilmektir, yetebilmektir kendi kendine. Bakınca yıldızlara aydınlanabilmektir. Atilla İlhan gibi yıldızların aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım olduğunu bilmektir yalnızlık. Anlamaktır mesela hayatı. Her zerresine kadar tanıyabilmektir onu. Kabul edebilmek yaşanılan her şeye rağmen mutlu olabilmektir. Fakat bunları kendin için kendine yaptığın zaman kıymeti vardır onun. Tadını o zaman anlayabiliyor insan. Dibine kadar…
Yalnızlık: Tek ağaçlı bahçede zulümdür bazı zaman da. Mutlu musun mutsuz musun anlayamaz farzı mishal insan. Doğru kararı mı verdim ben bu yola tek başıma devam ederken benzeri düşüncelerle işkencedir insana yalnızlık. Kurtulmaya çalıştığın ama peşine bela gibi takılan umutsuzuktur bazen yalnızlık. Kurtulmaya çalışırken daha çok battığın bir bataklıktır. Sonunda oh deyip çıktığında bazen takılıp düştüğün bazen yoluna devam edebilmendir yalnızlık. Sırtına kamburdur yalnızlık. Dikleşmeye çalıştığında zorlandığın ve en sonunda pes ettiğin bir yolculuktur.
’’ …ah şu yalnızlık
kemik gibi
ne yana dönsen batar’’
diyen Cahit Zarifoğlu’dur yalnızlık.
Herkesin yalnızlık tanımı bambaşka. Küçücük bir sınıfa sorulduğunda yüzlerce tanımını alabileceğiniz bir dipsiz kuyudur aslında. Kimine ışık kimine karanlık, kimine hayat kimine ölüm, kimine kaçış kimine kayboluş… Bu kadar tanımın içinde sana göre en doğrusu seninkidir. Milyonlarca insanın içinden ise bana Asaf’ın dediği uyar. Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.