Yalnız Değiliz

Bedenimizin dünyada kapladığı alanın ne kadar küçük olduğunu düşünün. Dünyanın büyüklüğüyle karşılaştığımızda hacmimiz belki bir toz tanesi kadar bile etmiyor. Gezegenimizde bile bu kadar küçük iken uçsuz bucaksız ve sonu olmayan bir evrende, varlığımızın gerçekliğini kavramak hiç de kolay değil. Peki bu sonsuz evrenin var oluşunun sadece dünya üzerinde yaşayan canlılar için olması mümkün müdür?

 

İnsanlar yıllardır evrende yalnız mıyız sorusuna bir cevap bulmak uğruna pek çok çalışmalar yapmış ve çeşitli teoriler ortaya koymuşlardır. Bunun yanında, dünya genelinde uzaylılara ait ufo adı verilen araçların görüldüğüne dair birçok kanıtlı bilgi de bulunmaktadır. Bu demek oluyor ki ufak çaplı da olsa araştırma yapan bir kişinin tüm evrenin bizim varlığımızın devamı için var olduğuna inanması mümkün değildir. Ayrıca var olup olmadığını sorgulamamıza bile gerek olmayan bu canlıların bizden daha gelişmiş olduğu da aşikar. Çünkü biz hala olanaklar üzerinde konuşurken onlar dünyamıza gelip gözlem yapabilecek kadar ileri bir teknolojiye sahipler. Öyle ki 1986 yılında Çernobil’de bulunan nükleer santralin patlamasının ardında ortaya çıkan yüksek miktardaki radyasyonun bölge yaşanamayacak hale gelmiştir. Daha sonra uzaylıların bu bölgeye müdahale ettiği ve radyasyon oranının ciddi bir miktarda düştüğüne dair bulgular vardır. Uzaylıların varlığına dair yüzlerce kanıt varken onların sahip olduğu teknolojiler de göz önünde bulundurulduğunda onlarla iletişim kuracağımız günlerin yakın olma olasılığı var. Fakat eğer dünya dışı varlıklar bizimle iletişime geçmek için bir adım atarlarsa bunun sebebi muhtemelen bizim yaşantılarımızı merak etmeleri olmayacaktır.

Günümüzde uzaylılar ile iletişim amaçlı çalışmalar devam etmektedir. Fakat insanların bugün yıllarını harcadığı çalışmaları, insanların çok eski zamanda zaten başardıkları yaptıkları mağara resimleri ve insan gücünün üstü birtakım çalışmalardan anlaşılmıştır. Örneğin pek çok bilim insanı Sümerlilerin taptığı tanrıların farklı gezegenlerdeki canlılar olduğunu düşünüyor. Bunun yanında bu uygarlık gökten inen tanrıların uygarlığı olarak tanımlanır. Çünkü eski Sümer tabletlerinde ufo benzeri resimler bulunmuştur. Ayrıca uzaylılar geçmişte dinler ve bilim üzerinde de büyük etkide bulunmuşlardır. Mesela İncil ve Kuran’ı Kerim’de birtakım bilgiler yer almaktadır. Bilim alanında insanların yaptıkları çalışmalara ise 1977  yılında NASA tarafından Voyager isimli uydu ile uzaya içinde Bizim dilimizi de bulunduran mesajları göndermesi örnek olarak gösterilebilir. Türklerin uzaya gönderdiği ilk mesaj ise şu şekildedir: Sabah-ı şerifleriniz hayrolsun. Bu çalışma insanların uzay ,uzaylılar ve kendinden üstün gördüğü varlıklara olan karşı konulamaz  merakını açıklıyor.

“Evrende yalnız mıyız?” gibi mantıksızca ve tartışılmasına bile gerek olmayan sorular sormaktansa ya da bilgisizce yalnızlığımızı kanıtlamaya çalışmaktansa araştırıp öğrenmeye ve daha akıllıca şeyleri sorgulamaya başlamalıyız. Böylece merakımızı gidermeye yarayacak yolda daha hızlı ilerleme şansına sahip olabilir ve kendimiz için daha yararlı bilgilere ulaşabiliriz. Çünkü denizdeki bir kum tanesinden bile daha küçük olduğumuzu düşündüğümüzde yalnızlığı inkar etmek zaman kaybından başka hiçbir şey olmayacak.

 

 

 

(Visited 117 times, 1 visits today)