YAKAMOZ VE DENİZ

Verdiğiniz en iyi karar neydi? Geleceğinizi kurtarmak için çok çalışmak ya da voleybol gibi bir sporla uğraşmak? Bunlar elbette önemli ama kastettiğim şey daha başka bir şey. Bir karar verdiğinizi ve bunun tüm dünyayı etkilediğini düşünün. Bu hikayede anlatacağım şey bir karardan fazlası…

Bir varmış bir yokmuş, develer tellal, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir ülke varmış. Herkes mutlu mesut yaşarmış diyeceğimi düşünmüyorsunuz herhalde, hiçbir şey sorunsuz ve mükemmel değildir elbette. Bu ülkede açlık, ekonomik kriz, su sıkıntısı vb. bir sürü sıkıntısı varmış ama bir farkı varmış aynı zamanda bu ülkenin. Ülkenin kraliçesi aşka inanmazmış. Bu yüzden ülkede her şey mantığa dayalı bir sistemde yürürmüş. Mantığa dayalı evlilikler, mantığa dayalı düşünceler ve mantığa dayalı hisler… Ülkede her şey mantığa dayalıymış ve bu nedenle ülkeleri güçlüymüş. Bir ülke daha varmış burada ise işler farklı yürürmüş. Ülkenin kralı aşka inanırmış. Ülkede her şey hislere dayanırmış. İnsanlar sevdikleriyle evlenir, sevdiği işi yapar ve mantığı ile değil hisleriyle hareket edermiş. Bu yüzden ülke çok mutlu ve güçlüymüş. Çünkü insanlar sevdikleri işi yapınca  bu iş onlara  zorunluluk gibi gelmiyor ve işlerinde en iyisi oluyorlarmış. Ülkenin ekonomisi güçlüymüş. Bu iki ülke arasında bazı anlaşmazlıklar çıkmaya başlamış. İki ülkede güçlü olduğu için ülkelerin kral ve kraliçeleri bu iki ülkeyi de kendi yönetimi altına almak istiyormuş. Bu nedenler yüzünden bu iki ülkede savaşa çıkmış. Her iki ülkede birbirine bombalar fırlatıyormuş bir gün Aşk ülkesinin kralı Deniz, Para ülkesinin kraliçesi Yakamoz ile görüşmek istemiş. Ve birbirlerini ilk defa göreceklermiş. Evet, yanlış okumadınız bu iki ülke savaşıyor ama daha birbirlerinin yüzünü bile görmemişler. Tek istedikleri şey güç ve toprak parçasıymış. Yakamoz bu teklifi mantıklı bulmuş ve kabul etmiş. Deniz, Yakamoz’u gördüğü anda güzelliğiyle büyülenmiş. Kendi kendine nasıl bu kadar güzel bir kadının aşka inanmadığını sorgulamış. Ülkelerinin savaşıyla ilgili konuşmaya başlamışlar:

– Deniz Bey, ülkelerimiz arasındaki savaş sadece kaynaklarımızı zedelememize neden olur bu da gereksiz bir savaş olur. Siz bence direkt bu ülkeyi bize verin.

– Yakamoz Hanım, dedikleriniz mantıksız. Hiçbir şey yok gibi ülkeyi size teslim etmeyeceğiz. Ayrıca ülke vatandaşlarımız zarar görüyor, savaştan dolayı birçok anne ve baba evlatlarından ayrı kalıyor ve birçok aşık birbirini kaybediyor. Bence bu savaşa bir son verelim ve ülkelerimizi beraber yönetelim.

Yakamoz bu teklif karşısında şok olmuş. O buz gibi kalbi bir anda pamuk şekere dönmüş. Deniz Bey’in nazik ve naif düşüncesi karşısında etkilenmiş. Ve teklifini kabul etmiş. Ve ona aşık olmuş. Yaklaşık 1 hafta sonra ona duygularını açmış. Deniz de ona karşı boş değilmiş. Çünkü aslında o sert görüntünün altında pamuk gibi bir kalbinin olduğuna inanıyormuş Yakamoz’un.

Ülkelerini birleştirmişler ve ülkelerinin tam ortasında muhteşem bir düğün yapmışlar. Yakamoz’un simsiyah ve upuzun saçları, yemyeşil gözlerinin giydiği beyaz ve siyah renkli gelinlikle uyumu göz kamaştırıcıyken; Deniz’in sapsarı saçları ve masmavi gözlerinin sarı ve kırmızı damatlığı ile çok yakışıklı görünüyormuş. Bu damatlığı giyme sebebi koyu Galatasaraylı olmasıymış. Yakamoz’un o gelinliği giyme sebebi ise koyu Beşiktaşlı olmasıymış. Bu da farklılıklara rağmen birbirini sevebileceklerinin bir kanıtı dahaymış.

Yaklaşık bir yıl sonra yıldönümlerinde Yakamoz şu sözleri söylemiş:

”O gün teklifini kabul etmek hayatımın en iyi kararıymış.”

(Visited 10 times, 1 visits today)