Huzur içinde serin bir yerde uyuyordum, üzerime düşen yağmur damlaları olmasa gözümü açmaya hiç niyetim yoktu. Damlayan suları kimin damlattığını anlamak için gözlerimi açtığımda gökyüzü görmeyi bekliyordum. Fakat yüksek ağaçlardan gökyüzünü görmek imkansızdı. O an hatırladım ki yağmur ormanlarındayım.
Etrafımda bir çok hayvanın sesini duyuyordum, fakat hemen yanımda ufacık bir tırtıl olduğunu farkettim. Yaptığı haraketlerle benden yardım istediğini düşündüm. Bir mucize oldu ve bir anda solucanın konulabildiğini farkettim. Solucan: “Bana yardım edin, insanlar buraya gelip ormanı kirletip ağaçlara zarar veriyorlar. Yaramaz bir çocuk beni annem ve babamdan uzaklaştırdı.” diyordu. Napacağımı bilemedim ve aklıma hemen telefonla yardım çağırmak geldi. Telefonumu arıyor ama hiç biryerde bulamıyordum. Deli gibi etrafı araştırırken, ağaçta iki maymunun benim telefonumu birbirlerine atarak oyun oynadıklarını gördüm. Hemen ağaca tırmanıp onlardan telefonumu almaya çalıştım, fakat başarsız oldum. Telefonumu alıp yardım çağıramayacağımı ve yardım etmesi gerekenin ben olduğunu anladım. Ufak tırtılı elime alıp yürümeye başladım. Biraz ilerledikten sonra çok büyük bir nehir gördüm ve nehrin içinde vahşi balıklar vardı. Tırtılın anne ve babası nehrın karşısında çocuklarını arıyordu. Tırtılı kuvvetlice karşı tarafa fırlatmak geldi aklıma, fakat böyle yaparsam onun zarar göreceğinden korktum. Ben de nehirdeki balıklarla bir anlaşma yapmaya karar verdim. Onlara, tırtılı sırtlarında karşıya geçirirlerse çantamdaki lezzetli yemeklerden vereceğimi söyledim. İçlerinden birisi bu teklifimi kabul etti. Ben de yavru tırtılı balığın sırtına bağladım ve karşıya geçmesi için bekledim.
Tırtıl karşıya geçtiğinde anne ve babası çok mutlu oldular. Balıkta geri dönüp benden ödülünü istedi. Ben çantamdaki havuçtan çıkarıp verdiğimde ise bunu yemeyeceğini ve et istediğini söyledi. Hayatımda ilk. defa bir balıiın et yiyebileceğini öğrendim. Kendim için hazırladığım sandivçin içindeki etten alarak balığa verdim. Gayet lezzetli olduğunu ve karnını doyutduğunu söyledi. Bana teşekkür ederek büyük nehrin içinde kayboldu. Ben de tekrar ailemin çadır kurduğu yere doğru yürümeye devam ettim.