Yabancı

Gözlerimi  açtığımda  bana  dikkatle  bakan,  hiç  tanıdık  gelmeyen bir çift kahverengi gözle karşılaştım. Gözlerime  doğru  tutulan  beyaz  ışıktan dolayı bulanık görüyordum. Işık uzaklaştıkça etraf netleşmeye başladı. Bir odadaydım, odada; bir yatak, bir televizyon, komodine benzeyen tekerlekli bir cisim, beyaz önlüklü adam ve  bana meraklı gözlerle bakan  bir adamın bulunduğu bir oda.

Aman Tanrım ben hastanedeydim oda hasta odası, yatak hasta yatağı, o komodine  benzeyen tekerlekli şey ilaçların konduğu cisim,  beyaz  önlüklü  adam doktor, koltukta  oturan adam?.. Onu tanımıyordum. Doktor değildi, üstünde eşofman vardı ama benim kaldığım odada neden tanımadığım biri bekliyordu? 

Doktor, bana gülümseyerek nasıl hissettiğimi sordu. “Bana ne oldu?” dedim. Doktor, güven verici bir ses tonuyla biraz dinlenmem gerektiğini söyledi ve odadan çıktı. Beni tanımadığım bir adamla bırakmıştı.

Adam oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi, “Sonunda gözlerini açtın haftalardır bilincin kapalı bir şekilde yatıyordun.” dedi. Benim ona anlamsız gözlerle baktığımı görünce, “Beni hatırlamıyor musun?” dedi ve  benim bir şey dememe fırsat vermeden, “Telaşlanma, doktor geçici süreliğine hafızanın yerinde olmayabileceğini söylemişti. Yeniden tanışmaya ne dersin?” diye ekledi. Elini uzatarak “Merhaba, benim adım Mert, aynı üniversitedeyiz ve 2 yıldır senin ev arkadaşıyız.” dedi. 2 yıldır aynı evi paylaştığım bir insanı hatırlamıyor olmam gerçekten çok sinir bozucuydu.

Doktor, odaya gelip; fiziksel açıdan hiçbir sorunum olmadığından taburcu olabileceğimi söyledi. Mert heyecanla “Hadi evimize gidelim.” deyince, şu an için hakkında hiçbir şey hatırlamadığım biriyle aynı evde kalma fikri beni korkuttu. Mert’e hafızamın yerinde olmadığı bu süreçte annemle ve babamla kalmak istediğimi söyledim. Mert, “Annenle baban İzmir’de yaşıyorlar.” dedi.

Eve geldik,giriş katında salon ve mutfak vardı, üst kattaysa Mert’in ve benim odam vardı. Mert bana odamı gösterdi ve dinlenmek için odasına çekildi. Odam çok sade bir odaydı kocaman ama sadece bir çalışma masası, yatak ve dolap vardı. Çok yorgundum, hemen uyuyakalmışım.

Sabah uyandığımda Mert evden çıkmıştı bende bir şeyler hatırlamak umuduyla evi incelemeye karar verdim. Aşağı indiğimde, daha da aşağı inen bir merdiven gördüm ve aşağı indim. Bodrum katı depo gibiydi, bir sürü koli vardı. Kolilerde bir sürü eşya vardı. Kolileri karıştırmaya başladım. Bir koli gözüme çarptı içinde defterler vardı, açıp rastgele bir sayfasını okumaya başladım:

“Sevgili günlük,  bugün eve geldiğimde Mert’i baygın halde buldum. Hastaneye götürdüm, doktor iki kutu uyku ilacı içtiğini ve midesini yıkamak zorunda kaldıklarını söyledi. Daha dün beraber eğlencenin dibine vurduğum arkadaşım bugün depresyona girip intihara kalkışmış. Mert’in bipolar kişilik bozukluğu beni mental ve fiziksel açıdan çok yormaya. Kendine zarar verecek ve ben onu kurtaramayacağım diye çok korkuyorum.”

Şoka girmiştim. Mert’in bipolar kişilik bozukluğu vardı. Bu gerçekten ürkütücü bir durumdu. Korkmaya başlamıştım ve hızlıca bodrumdan yukarı çıktım. Merdivenlerden yukarı çıkarken kesik kesik görüntüler gözümün önüne geldi. Mert beni odamdan zorla çıkarıp merdivenlerden aşağı atıyordu.

Nasıl yani?.. Haftalarca hastanede bilincim kapalı bir şekilde yatmama, acı çekmeme ve her şeyi unutmama neden olan adam; ev arkadaşımmış. 

Annemin masama kahve koymasıyla irkildim. Kitaba o kadar dalmıştım ki… Son bölümünü de yazmıştım. Yaklaşık üç yıldır üstünde çalıştığım kitabı bitirmiştim. Çok gururlu ve mutlu hissediyordum.

 

(Visited 207 times, 1 visits today)