Güneş Sisteminde Dünya haricinde 8 gezegen bulunmaktadır. Bunların bazıları dondurucu ölü bir buz yığını halinde, bazılarında ise kavurucu sıcaklar ve zehirli gazlar hakim…Peki bu gezegenlerdeki hayat koşulları nasıl? Burçlar ve mitolojilerle bağlantıları nelerdir? Bir göz atalım.
PLÜTON
Güneş Sisteminin 9. gezegenidir. Kayalıklardan ve buzdan oluşur ve kütle ve hacim olarak ayın 1/5’i kadardır. Cüce gezegen olarak anılan bu gezegen bazı araştırmacılar tarafından gezegen olarak kabul edilmektedir. Akrep burcunun yönetici gezegenidir. Fiziksel ve ruhsal yenilenme gücüdür. Yunan mitolojisindeki Yeraltı Tanrısı ve ölülerin yöneticisi olan Hades’in Roma mitolojisindeki karşılığı olan Plüton, yeraltı tanrısıdır. Onun da tılsımlı bir başlığı vardır, kimi zaman bu başlığı yardıma ihtiyacı olan tanrılara ve insanlara verir. Bu nedenle gizli kalmış, saklanan, söylenmeyen şeylerin yöneticisi ve aynı zamanda topraktaki gizli ve değerli madenler yüzünden de zenginliğin tanrısı olarak mitolojideki yerini almıştır. Bu gezegen Clyde Tombaugh tarafından keşfedilmiştir. Yüzey sıcaklığı yaklaşık -238°C olan bu gezegende, dondurucu soğuk yüzünden ince atmosferi bile dönem dönem bir buz kütlesine dönüşür. Bu gezegen tam anlamıyla ölü bir buz yığınıdır. Yani bu gezegeni sizinle işi bitmiş bir arkadaş olarak düşünebiliriz. İşi bittikten sonra soğuk ve takmayan, yavaş yavaş sizden uzaklaşan bir arkadaş. Eğer bu gezegende yaşayacak olsaydık çok sağlam ve sıcak korunaklarda kalmamız gerekirdi. Oraya gitme masraflarını da göz önünde bulundurursak bizim iş yatıyor. Maalesef insan yaşamı için hiç uygun olmayan bir gezegen.
NEPTÜN
Güneş Sistemindeki 8. gezegendir. Güneş’e en uzak gezegen olarak kabul edilir. Adını Roma Deniz Tanrısı Neptunus’ten almıştır. Balık burcunun yönetici gezegeni olan bu gezegeni kötü konumda olan kişiler ince, alçak gönüllü, çok duygusal ve içine kapanık olurlar. Kütlesi yaklaşık olarak Dünya’nın 17 katına eşit olan bu gezegen, çapına göre en büyük dördüncü, kütlesine göre en büyük üçüncü gezegendir. Yüzey sıcaklığı -218°, merkezi ise 5000°C’dir. Hidrojen, Helyum ve Amonyaktan oluşan zehirli bir atmosfere sahiptir. Yüksek orandaki zehirli metan gazı yüzünden atmosferi mavi renklidir. Keşke bu güzelim gezegenler Dünya’ya biraz daha yakın olsalardı da onların bu güzel manzaralarının tadını çıkarabilseydik. Düşünsenize pencereden kafanızı bir çıkarıyorsunuz ve masmavi bir gezegen veya Satürn’ün halkaları…Neyse. Bu mavi gezegenimiz hızları saatte 2100 kilometreye varan korkunç fırtınalarla çalkalanan ölümcül bir gezegendir. 1960 yıllarında fark edilen ve 1989’da Voyager 2 tarafından kesin olarak onaylanan çok ince ve parçalı halka bir sistemi vardır. Uranüs’e çok benzetilen bu gezegende, dondurucu soğuk ve zehirli gazlar yüzünden insan yaşamı mümkün değildir. Sanırım artık Dünya’nın kıymetini anlamaya başlamamız gerekiyor.
URANÜS
Güneş Sistemindeki 7. gezegen olan Uranüs, çap açısından üçüncü, kütle açısından dördüncü sırada yer alır. Kova burcunun yönetici gezegenidir. Uranüs kişinin yeni gruplar, arkadaşlıklar, deneyler edinme olgularını simgeler,yaşamına birdenbire beklenmeyen deneyler getirir. Bu gezegenin yapısında yüksek oranda kaya ve buz vardır. Güneş etrafındaki yörüngesini 84 yılda tamamlar. 84 YIL! Eğer bu gezegende yaşıyor olsaydık ortalama bir insan ömrünün yarısı gece, yarısı gündüz olacaktı. Kutuplarda 6 ay gündüz 6 ay gece olması bile çok korkutucuyken ömrünün böyle geçmesi ne garip. Çok şanslıyız ki hidrojen ,helyum ve metan içeren atmosferi bizim yaşamamıza olanak sağlamıyor. Ne yapalım artık, o da orada yaşayan uzaylıların problemi…
SATÜRN
Güneş sisteminin 2. büyük gezegenidir. Yakınlık olarak ise 6. gezegendir. Adını yunan mitolojisindeki Kronos’tan alır. Çıplak gözle izlenebilen 5 gezegenden biri olarak eski çağlardan beri insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Oğlak burcunun yönetici gezegenidir. Satürn’ün etkisi ağır, sınırlayıcıdır ve uzun sürer. İnsanın sorumluluğunu, görev duygusunu, kişisel disiplinini, sabır, direnç ve kararlılığını arttıracak bir güce sahiptir. Çok meşhur halkası gaz, buz ve kaya parçalarından oluşur. Kütlesinde %75 hidrojen ve %25 helyum vardır. Gariptir ki yoğunluğu suyun yoğunluğundan bile düşük.Yani bu gezegene gidecek olursak üstüne park edebileceğimiz bir park yeri bile.. pardon bir zemin bile yok. Gaz devleri sınıfına giren bu gezegende, insan yaşamının oluşacağı bir alan bile olmadığı için bu gezegeni de eliyoruz.
JÜPİTER
Güneş sistemindeki en büyük gezegendir.Güneş’ten uzaklığa göre 5. sırada yer alır.Yay ve balık burçlarını yönetici gezegenidir. Jüpiter şansların en büyüğüdür.Tüm umutların yitirildiği bir anda kurtuluş bulamayı simgeler. Kütlesi Dünya’nın 318 katı olan bu gezegenin de Satürn gibi hiç kara parçası yok. İnanılmaz soğuk bir gezegendir.Yüzlerce yıl süren korkunç fırtınalar olur. Her canlıyı anında öldürecek manyetik bir alana sahiptir. Yunan Mitolojisindeki Zeus’un, Roma mitolojisindeki karşılığı Jüpiter olarak bilinir ve Jupiter, optimus maksimus yani en yüce, en büyük olarak adlandırılır. Roma devletinin baş tanrısı olan Jüpiter, kanunların ve toplumun düzeninden sorumlu tanrıdır. Korkunç, ürpertici ve devasa olan bu gezegende insan yaşamı söz konusu bile değildir.
MARS
Güneş Sisteminin 4. gezegenidir.Atmosferi yoğun karbondioksit içeren zehirli bir karışımdır.Yüzeyi büyük gök taşlarının çarpması ile meydana gelen dev kraterlerle ve yüzlerce kilometre uzunluğunda derin vadilerle kaplıdır. Şiddetli rüzgarlar ve aylarca süren kum fırtınalarının hüküm sürdüğü kızıl bir kaya parçasıdır adeta. Koç ve akrep burçlarının yönetici gezegenidir.Mars, cana yakın ve dost tutumlu fiziksel gücü simgeler.Hem yapıcı hem yıkıcı enerjiler taşır.Yunan Mitolojisindeki Ares’in karşılığı olan Mars ise, Romalıların savaş tanrısıdır. Savaş tanrısı olan Ares, Hera ile Zeus’un oğluydu. Katı yürekli, kinci aynı zamanda da korkak bir tanrı olduğu, yaralandığında arkasına bile bakmadan kaçtığı, savaş alanına asla tek başına inmediği söylenir. Ares’in aksine Romalılar, Mars’ı çok severler. Mars’ın ince bir atmosferi vardır ve Dünya’daki gibi volkan, vadi, çöl ve kutup bölgeleri vardır. İnsan yaşamına Dünya’dan sonra en uygun gezegen bu gezegendir. Mars’tan büyük umutlarımız var. İnsan ırkının bir sonraki evi burası olabilir mi acaba?
VENÜS
Güneş’e yakınlık bakımından 2. gezegendir. Boğa ve terazi burçlarının yönetici gezegenidir.Venüs,kişilerin seviçlerini, beğendiği lüks şeyleri, sosyal yaşamlarını ve sanat yeteneklerini yönetir. Yunan mitolojisinde Güzellik Tanrıçası olarak bilinen Aphrodite, İliada’ya göre Zeus ile Dione’nin kızlarıdır. Aphrodite’in Roma mitolojisindeki karşılığı olan Venüs ise önceleri bahçelerin tanrıçasıyken, Yunan mitolojisinin etkisiyle daha sonra aşk ve güzellik tanrıçası olarak anılmıştır. Bizde de Venüs bayan ismi olarak kullanılmaktadır ki ben de çok severim. Bir gezegen adını insana vermeyi kim düşündüyse tebrik ediyoruz. Bu gezegen diğer gezegenlerdeki dondurucu soğukların aksine yakıcı bir sıcaklığın hüküm sürdüğü dev bir fırın gibidir. Yaklaşık 450°C olan bu gezegen yoğun bir karbondioksit tabakasından oluşur ve ağır bir atmosferi vardır. Atmosfer basıncı Dünya’da denizin 1 km derinliğindeki basınca eşdeğer. Bu atmosfer kilometrelerce kalınlıkta sülfürik asit katmanlarıyla kaplıdır.Bu nedenle gezegen sürekli olarak öldürücü asit yağmurlarıyla yıkanıyor. Böyle bir ortamda hiçbir canlı yaşayamaz.
MERKÜR
Güneş Sistemindeki Güneş’e en yakın ve en küçük gezegendir..Dünya’dan bakıldığında, kendi yörüngesi etrafında 116 günde hareket ettiği görünür. Bilinen hiç doğal uydusu yoktur. Adını tanrıların habercisi Roma tanrısı Merkür’den alır. İkizler ve başak burçlarının yönetici gezegenidir. Zihinsel gücü ve iletişimi simgeler. Aynı zamanda el, ayak ve sinir sistemimizin yöneticisidir. Bu gezegen kendi etrafında inanılmaz yavaş döner. Gece ile gündüzün çok uzun sürmesi gezegenin bir yüzünü kızartırken öteki yüzünü ise donduruyor. Böyle bir ortam kuşkusuz her canlı için ölümcül. Eğer bu gezegende yaşayacak olsaydık sürekli gezegenin sıcak ve soğuk yüzlerinin orta kısmında bulunmaya çalışırdık ki bu çok zor ve masraflı olurdu.
Güneş Sistemindeki bu sekiz gezegenin ve bunların 53 uydusunun hiçbirinde canlı yaşamı ve canlı yaşamına uygun koşullar yoktur. Her biri ölü ve sessiz birer madde yığınlarıdır. Dünya yaşanamaz bir yer haline geldiğinde gideceğimiz bir yer olmaması çok ürkünç.Belki bir gün insanlar bunu anlar ve ona göre hareket eder. Umarım bu yazıdan keyif almışsınızdır. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Esen kalın.