Vuslat

“Hayatta ben en çok babamı sevdim…” Demiş Can YÜCEL

Bu cümle Eylül’ün hayatında nasıl bir önem taşımış olabilir ki? Eylül’ün annesi Banu Hanım ve babası Mehmet Bey henüz bir çocukları olacağını öğrenmeden önce boşanmışlardır, ve Eylül’ün babası yurt dışına gitmiştir. Annesi kısa bir süre sonra hamile olduğunu öğrenir, ama eski eşine ulaşamaz. Çocuğunu babasız büyütmemek için Mustfa Bey ile evlenir. Bu sebepten dolayı Eylül, Mustafa Bey’i  öz babası olarak bilir.

 

Eylül çocukluğundan bu yana neşe dolu, başarılı, on yedi yaşında bir genç kızdır. Üvey babası olan Mustafa Bey de Eylül’ü kendi kızı bilmiş, ve onunla tam bir baba-kız ilişkisi kurmuştur. Bu süre zarfında Eylül’ ün gerçek babası bir kızı olduğunu öğrenmiş ve kızına ulaşma çabaları içine girmiştir.Fakat çıktığı bu yolda hedefine ulaşamamış,ve kızına kavuşamamıştır.

 

Eylül’ün on sekizinci yaş gününe üç hafta kala Mustafa Bey iş için bir yurt dışı seyehatine çıkar. Bu süreçte yurt dışında ortaklık yapacağı şirketin patronu Mehmet Bey ile tanışır, ve yakın iki dost olurlar.  Ayın tüm güzelliği ile ışığını saçtığı bir akşam Mustafa ve Mehmet Bey derin bir sohbete dalarlar.Mehmet Bey eşinden ayırdıktan sonra bir kızı olduğunu öğrenmiş fakat ona ulaşamadığını söylemiştir. O sırada Mustafa Bey’in gözleri Mehmet Bey’in sade ama ihtişamlı salonunda bulunan ahşap raftaki fotoğraf albümlerine gider, ve onlara bakmak istediğini söyler. Mehmet Bey rafta bulunan fotoğraf albümünü alır ve bakmaya başlarlar.Mustafa Bey gördükleri karşısında büyük bir şok geçirir.Fotoğraflarda Mehmet Bey’in yanında gördüğü kadın Banu Hanımdır. Mustafa Bey, Mehmet Bey’in Eylül’ün gerçek babası olduğunu anlamış ve her ne kadar anlatmakta zorluk çeksede her şeyi anlatmıştır. Mehmet Bey duydukları karşısında hem çok şaşırmış hemde kızına kavuşacak olmanın heyecanını yaşarmıştır, ve Mustafa Bey’den kızına kavuşabilmek için yardım ister. Mustafa Bey de baba ve kızı ayrırma hakkına sahip olmadığını düşünür, ve Mehmet Bey’e yardım edeceğini söyler.

 

Mehmet Bey kızının doğum gününe birkaç gün kaldığını öğrenir, ve Mustafa Bey’e kızı Eylül’e bir kitap hediye etmek istediğini ve kitabın arasına telefon numarasını yazmak istediğini söyler. Mustafa Bey de Mehmet Bey’in bu isteğini anlayışla karşılar. Dönüş vakti geldiğinde Mustafa Bey Mehmet Bey’in verdiği kitabı da yanına alarak yola çıkar

 

Eylül’ün on sekizinci yaş günü gelmiştir,ve Mustafa Bey için çok zor olsada Mehmet Bey’in Eylül için gönderdiği Vuslat adlı kitabı kendisi almış gibi Eylül’e vermiştir.Eylül büyük bir heyecanla kitabı okumaya başlar, ve kitabın yüz on altıncı sayfasına geldiğinde el yazısı ile yazılmış olan telefon numarasını görür, ve Mustafa Bey’e telefon numarasının kime ait olduğunu ve neden kitabın arasında olduğunu sorar. Mustafa bey durumu Banu Hanıma anlatmıştır. Banu Hanım ile birlikte Eylül’e büyük bir zorlukla tüm gerçekleri anlatırlar. Eylül gözyaşlarına boğularak annesi ve Mustafa Bey’e onu bunca yıl böyle bir yalan içerisinde büyüyttükleri için çok kızar. Telefonunu eline aldığı gibi kitabın arasında olan numarayı çevirmeye başlar.Kısa bir süre sonra Mehmet Bey telefonu açar, ve duyduğu kelime karşısında öylece donakalır.

-Baba…

İkisi de hıçkırarak ağalmaya başlar, ve uzun uzun konuşutuktan sonra telefon kapanır her ikisi de mutludur. Aradan iki ay geçer. Bu süre zarfında Eylül ve babası sürekli telefonla konuşurlar artık tam bir baba-kızlardır. Mehmet Bey Eylül’ün üniversiteyi yanında okumasını istediğini söyler. Banu Hanım hem Eylül’ün geleceği için hemde babasından ayrı kalmamasını sağlamak için kabul eder. Eylül bir ay sonra yurdışına babasının yanına gider. Bitmeyen derin hasret,ve geçmeyen uzun zaman sonrasında Mehmet bey ve kızı kavşurlar.

“Artık yürümeyi öğrendim. Fakat hâlâ düşmekten korkuyorum. Ellerimi bırakma baba”

(Visited 47 times, 1 visits today)