VERDİĞİM EN İYİ KARARMIŞ

Berke, 17 yaşında bir çocuktu. Henüz hayatının çoğu şeyine karar vermemişti. Geleceği, kariyeri, hayalleri… Hepsi bulanık ve şekil almamıştı ama bir şey kesinlikle netti: Berke’nin yaşadığı mahallede herkes, onun “kararmış” olduğunu söylüyordu ve bu kesinlikle iyi bir şey değildi.

Berke’nin “kararmış” olma durumu, arkadaşlarının ona taktığı bir lakaptı. Her şey bir sabah başlamıştı. Okuldan dönerken uzun zamandır konuşmadığı Caner ona bir bakış atıp gülmüştü:
“Berke, sen kararmışsın.” demişti. O an Berke, Caner’in şaka yaptığını düşünmüş ve geçiştirmişti. Ama sonra akşam mahalledeki diğer çocuklar da benzer bir şekilde ona bakıp gülmeye başladılar. O günden sonra “Kararmış Berke” olarak anılmaya başlamıştı.

Aslında “kararmış” olmasının nedeni okuldan sonra her akşam saatlerce o eski, terkedilmiş okulu gezmesi ve orada tek başına zaman geçirmesiyle alakalıydı. Kimse ne yapmaya çalıştığını bilmiyordu. Berke’nin yüzü; gözlerinin altındaki kararmış halkalar, omuzlarındaki taşınmış yüklerle adeta bir başka dünyaya aitmiş gibi görünüyordu.

Berke’nin yalnız kalmayı seçmesinin bir nedeni vardı. Annesiyle babası boşanmışlardı. Annesi başka bir şehirde yeni bir hayata başlamıştı. Babası ise bir şirkette müdürlük yapıyordu ve Berke’ye pek vakit ayıramıyordu. Günün sonunda eve geldiğinde sessizliğe gömülüyordu. Ve o boşluk, Berke’yi daha da karartıyordu. Her şeyin içinden geçiyormuş gibi hissediyordu. Herkes dışarıda eğleniyor, sevinçle dolu bir hayat sürüyorken o yalnız kararmış bir gölge gibi hissediyordu.

Bir akşam, yine terkedilmiş okulda yürüyüş yaparken Berke’nin karşısına bir çocuk çıktı. O, Mahir’di. Mahir, Berke’nin mahalledeki en tuhaf çocuklardan biriydi. Herkes ondan uzak duruyordu çünkü Mahir’in konuşmaları çoğu zaman anlaşılmazdı. Berke, Mahir’i biraz tuhaf bulsa da ona karşı bir ilgisi vardı. Belki de Mahir onun gibiydi, yalnızdı.

“Sen kararmışsın.” dedi Mahir, Berke’yi görünce. Ama bu kez sesindeki ton farklıydı. Alaycı değil, daha çok düşündüren bir şey vardı o sözcüklerde.
“Bunu ne zaman fark ettin?” diye ekledi.

Berke şaşkın bir şekilde Mahir’e bakarken Mahir devam etti:
“Kendine bak, Berke. Hani, güneşe bir kez bile bakmadın mı? Güneş her sabah doğar ama sen hiç ona bakmadın. Belki de kararmış olmanın sebebi budur. Kendi ışığını göremezsen, her şey kararmış gibi hissedersin.”

Berke, Mahir’in sözlerini dinledikçe bir şeylerin değiştiğini hissetti. Kararmış olmaktan ne kadar korktuğunu, aslında ne kadar uzun zamandır güneşi görmediğini fark etti. O gece, Berke evine dönerken gökyüzüne baktı. Yıldızlar, adeta onun üstüne bakıyormuş gibi parlıyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Ertesi sabah güneş doğarken, o “kararmışlık” hissine veda etti. Bir daha asla kararmadı.

(Visited 3 times, 1 visits today)