2030 gibi yakın bir gelecekte herkesin vegan olması gerektiği ve aksinin dünyadaki yaşamın sonu olacağı düşüncesi, çevresel sorunlara çözüm arayışında önemli bir adım olarak görülse de, bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. Veganizm, hayvan hakları gibi unsurları gözeterek hayvanlar yoluyla elde edilen et, süt, yumurta gibi gıdaları ve diğer her türlü hayvansal ürünü kullanmayı reddetmeye dayalı bir yaşam tarzıdır. Bu yaşam biçiminin sürdürülebilirlik, çevre ve hayvan hakları için önemli bir hareket olması tartışılır olmakla beraber, tek çözüm yolu olarak dayatılması da bir bakıma bireysel tercihlerimizi ve toplumun çeşitliliğini göz ardı etmek anlamına gelmektedir. Bu tür zoraki düşünce, dünyadaki karmaşık sorunları çözmeye yeterli olmayacak olup, sadece daha fazla sıkıntıya sebep olacaktır.
İnsanların beslenme şekilleri sosyal, kültürel, ekonomik ve coğrafi özelliklere göre şekillenir. Günümüzde birçok toplumda hayvansal gıdalar, o toplumun kültürünü yansıtır ve kendine has özelliklerini oluşturur; toplumun sosyal kimliğini ve etkileşimlerini süsler. Örneğin, günümüzde Türkiye’de kebap, döner, sütlaç gibi gıdalar kültürümüz açısından vazgeçilmez ögelerdir. Yıllar boyunca et ve süt ürünleri gibi gıdalar ile beslenmiş ve buna alışmış insanları kendi geleneksel beslenme biçimlerinden mahrum bırakmak, sadece kargaşaya yol açacak, aynı zamanda kültürel mirası tehdit edecektir.
Her ne kadar vegan beslenme tarzı insana bir takım faydalar getirse de, vegan diyetler yeterli besin alımını sağlamak için dikkatlice planlanmalıdır; aksi takdirde protein eksikliği, vitamin eksikliği ve mineral eksikliği gibi sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bu sebeple, vegan beslenme sağlık ve besin çeşitliliği açısından da yetersiz kalabilir. Örneğin, B12 vitamini gibi bazı besin maddeleri sadece hayvansal kaynaklardan temin edilmektedir. Bu durum, herkesin vegan olmasını zorunlu kılmanın da sağlık riskleri doğurabileceğinin temel kanıtıdır.
Veganizm’in topluma dayatılmasının olumsuz etkilerine sadece gıda açısından bakmamak gerekir. Ekonomisini hayvansal ürünler üzerinden geçindiren, iç ve dış ticaretini bu tür ürünler üzerinde inşa etmiş ve kurak veya yeterli tarım yapmaya elverişli olmayan bölgeler için de bu çözüm önerisi yine ekonomik krizi ve açlık gibi birçok toplumsal sıkıntıyı beraberinde getirecektir. Bu duruma gerekçe olarak, Dünya 2017 yılı koyun ve keçi eti ihracatı toplamının 7 milyar 125 milyon 925 bin $ değerinde olduğu yani hayvansal gıdaların yasaklanması durumunda Dünya ekonomisinin de büyük meblağlar halinde zarar göreceği verilebilir. (TC Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Doğu Karadeniz Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, DOKAP Bölgesi Tarımsal Üretim ve Tarımsal Yatırım Sanayi Potansiyeli Araştırma Projesi, DOKAP Bölgesi Küçükbaş Hayvancılık Kümelenme Raporu, Mart 2019)
Dünya’mızın geleceği ve sürdürülebilirlik yalnızca hayvanların kullanımına ve tüketimine bağlı değildir. Su ve hava kirliliği, tarım uygulamalarında su israfı, gıda israfı ve enerji tüketimi gibi birçok sorun da evrensel olarak ön plana çıkmaktadır ve insanları hayvansal ürünlerden mahrum etmek, bu sorunların hiçbirine kalıcı bir çözüm doğurmayacaktır.
Sonuç olarak, herkesin vegan olması sosyal, kültürel, ekonomik ve sağlık açısından sorunlar doğurabilir. Çeşitliliğin, sağlıklı tartışmaların ve bireysel özgürlüklerin ön planda tutulması, sürdürülebilir bir gelecek için önemlidir. Aynı zamanda insanların daha bilinçli seçimler yapmaları ve daha uzun vadeli çözümler üretmeleri, bunları da evrensel sonuçlarını göz önünde bulundurarak yapmaları, tüm dünya açısından ve sürdürülebilirlik konusu çerçevesinde daha sağlıklı olacaktır.