Küçüklüğümden beri hayalimdi benim Londra’ya gitmek. İnternetten Londra’ya giden insanların çektikleri videoları izler dururdum ve her seferinde “Vay be, ne kadar da şanslılar!” derdim. Daha önce çok ülke gezdim, ama ne zaman babama Londra’dan bahsetsem, “Bu sene aklımda başka bir yer var kızım, seneye bakarız.” derdi.
Dün sosyal medyada dolaşırken tesadüfen bir gönderiyle karşılaştım, en sevdiğim müzik grubu Londra’da konser verecekti! Artık babamın beni geçiştirmek için bir bahanesi kalmadı. Babamla konuştum ve tek bir şartla izin verdi, tek başıma gidecektim! Gerçekten şaşırmıştım, artık bir yetişkin olmama rağmen daha önce hiç babam olmadan bir yere gitmemiştim. Sanırım babamın Londra’yla bir alıp veremediği var, benim tek başıma başka bir ülkeye gitmeme göz yumacak kadar…
Konser zamanı yaklaştı ve biletler yavaştan satışa çıkmaya başladı. Bende hemen en güvenilir bilet satış sitelerinden biri olan “buy.tickets” sitesinden biletimi aldım. Zaten ne olur ne olmaz diye neredeyse tüm ülkeler için 10 yıllık vizem vardı, neyse ki Londra vizemin son kullanma tarihinin gelmesine daha 3 yıl vardı. O yüzden uçak bileti ve otel bileti alırken sorun yaşamadım, yapmam gereken her şeyi bir günde tamamladım. Fakat hala kafamdan çıkmayan bir şey vardı, ben nasıl tek başıma daha önce hiç gitmediğim bir ülkede kalacaktım?
Kendime bana eşlik edecek bir arkadaş bulmaya karar verdim. Sosyal medya üzerinden bana eşlik edebilecek biri olup olmadığını sordum ve bir kız benimle iletişime geçmek istediğini söyledi. İsmi Melis’ti ve oda benim gibi konsere gideceğini ve yalnız gideceğini söyledi. Sanırım oda aynı benim gibi düşünüyordu. Birbirimizi tanımak için birbirimize sorular sorduk ve nerdeyse tüm gece beraber konuştuk. Ben ilk başta ona çok güvenememiştim fakat beraber o kadar çok konuştuk ki kişisel özelliklerimizin birbirine benzediğine karar verdim ve kıza kanım çok ısındı.
Melis’le yaklaşık 2 ay boyunca her gün konuşmamızı sürdürdük ve neredeyse en yakın arkadaşlar olmuştuk. Her gün görüntülü konuşuyor, birbirimize her şeyimizi anlatıyorduk. Ve artık sonunda konser zamanı gelmişti. Aynı şehirlerde yaşadığımız için buluşup tatilimiz için alış veriş yapma kararı aldık. Çok heyecanlıydım çünkü daha önce hiç Melis’i yüz yüze görmemiştim.
Planımızı yapmamızın üzerinden 3 gün geçti ve buluştuk. Evet, belki de Melis’le ilk defa görüşüyor olabilirdim ama onun yanında o kadar rahat hissediyordum ki hiç yabancılık çekmedim. O gün alış verişimizi tamamladık ve akşam görüntülü konuşarak valiz hazırlamaya karar verdik. Gerçekten o gün çok keyif aldım. Ve sonunda her şeyi hazırlamıştık, artık Londra’ya gidebilirdik!
Uçağımız kalktı, Londra’ya vardık. Daha önce bir sürü ülke gezmiştim ama hiçbir zaman bu kadar keyif almamıştım. Hem en yakın arkadaşımla beraber Londra’da tatil yapıp tüm şehri gezdim, hem de en sevdiğim müzik grubunun konserine gittim. Ama sanırım bunların hepsini anlamlı kılan kişi Melis’ti. Melis gerçekten mükemmel bir insandı, tamamlanamamış puzzle tablomdaki eksik kısmı tamamlayan parça gibiydi…
Ankara’ya döndük, seyahat dönüşü o kadar yorgundum ki hiçbir şey yapmamaya kararlıydım. Bir ara yerimden kalktım ve bavulumu boşaltmaya niyetlendim. İşte o anda bir mektup gördüm. Mektup Melis’tendi. Mektubu okudum ve mektupta Melis’in babasının sanaldan arkadaş yapmaya izin vermediği ve bir daha görüşmeyelim diye telefonunu aldığı yazıyordu, son olarak da beni çok sevdiğini, asla unutmayacağı yazmıştı. İşte o an hayatım başıma yıkılmış gibi hissettim…