Yine sıradan bir gündü. Paris’te küçük, eski, sarı renkli bir ofiste dedektifimiz gazete okuyordu. Sağ kolu da dosyaları düzenliyordu. Dedektifimizin adı Kaan’dı. Uzun boylu, kahverengi saçlı, mavi gözlü biriydi. Hep uzun kumral rengi bir palto ve kumral renkli büyük bir şapka takardı. Sağ kolunun adı da Yağız’dı. Onun sarı saçları, kahverengi gözleri vardı. Birazcık da kısaydı. Hep siyah giyinirdi.
O gün her ne kadar sıradan başlamış olsa bile birden o sıradanlık yok oluverdi ve çok ilginç bir güne dönüştü. Kapı bir anda açıldı. Giren kişi Fransız Tarihi Müzesinin sahibi Belle Ambra Katriane’idi. Fakat herkes ona Eliane derdi. Çünkü Eliane güneşin kızı demekti. Onun da güneşin altında parlayan saçları vardı ve sarı rengini çok severdi. Eliane çok telaşlı ve üzgün görünüyordu. Olanları açıklamaya başladı. Geçen gece birinin müzeye gizlice girdiğini ve çok değerli olan ve çok eski olan bir vazoyu çaldığını anlattı. Müzenin en değerli eseri olduğunu da söyledi. Dedektiflerimiz bu müzeye daha önce gezmeye gittikleri için vazoyu hatırlıyorlardı. Beyaz bir vazoydu ve üstünde çok ince mavi çiçekler vardı. Gerçekten çok güzel bir vazoydu. Dedektiflerimiz Eliane ile beraber müzeye gittiler. Eliane’ye birkaç sordular. Sonra da ipuçları ve deliller aramaya başladılar. Sonra ikisi de büyük bir camın kırık olduğunu gördüler. Bu kırık cam o kadar büyüktü ki içinden biri girip çıkmış olabilirdi. Kaan bir süre sonra vazonun çalınmadan önce durduğu yerin yakınında siyah bir papyon buldu. Üstünde F ve R harfleri vardı. Bu papyonu Eliane’ye gösterdi. Eliane de bu papyonu hemen tanıdı. Müzede çalışan Francois Raison’un papyonuydu. Eliane’nin dediğine göre 68 yaşındaydı ve 23 yıldır bu müzede çalıştığını söyledi. Onun asla böyle bir şey yapmayacağını ve muhtemelen vazo çalınmadan önce müzede çalışırken düşürdüğünü söyledi. Kaan’ın sağ kolu Yağız’da Eliane’nin düşüncesine katıldı. Fakat dedektifimiz Kaan yine de Francois’den şüphelendi. Biraz bakınmak için onun evine gitmek istediğini söyledi. Eliane’de onunla gelmek istedi böylece Francois’in masum olduğunu dedektife gösterebilecekti. Fakat Yağız müzeyi biraz daha incelemek istediğini söyledi. O yüzden sadece Kaan ve Eliane Francois’in evine gitti. Francois onları görünce çok şaşırdı. Francois yaşlı, ak saçlı, gözlüklü biriydi. Onları içeri çay içmeye davet etti. Onlar da kabul ettiler. Çay içtikten sonra dedektifimiz Kaan evi biraz incelemek istediğini söyledi. Francois de izin verdi. Kaan yatak odasındaki dolabı açınca içinde bir kutu olduğunu gördü. Kutuyu dikkatlice çıkardı ve içinden çalınan vazo çıktı. Eliane bunu görünce inanamadı ve gözleri doldu. Francois’in bunu yapmış olabileceğine inanmak istemiyordu. Fakat tüm kanıtlar onu gösteriyordu. Francois ertesi gün hapishaneye girdi ve vazo da müzeye geri kaldırıldı.
Birkaç ay sonra Yağız ofis’e gelip üzgün bir şekilde bir kaç ay önce müzeden vazoyu çalan kişinin Francois olduğunu değil, kendisinin çaldığını ve Francois’in babası olduğunu onun yanında yaşadığını o yüzden vazoyu orada bulduğunu söyledi. Kaan Yağız’a “Bunu nasıl yaparsın, niye benden sakladın bunu?!” dedi. Ertesi gün hemen Francois hapishaneden çıkarıldı ve Yağız hapse girdi