Evrene varoluşu mu borçluyum,
Madde ya da idea mı borçluyum?
Yükümlü olduğum şey rakamlar mı,
Yoksa on iki ruhu yaratmak mı?..
Eğer ki sizler evrenin var olduğuna inanıyor iseniz, ki aksinin telkini tüm evrendeki (?) en karmaşık teori olmalıdır, bu dizeler biraz da sizi anlatmakta. Varsayalım ki varız, bu durumda bunu neye borçlu oluruz? Neye ve kime karşı sorumluluk duymalıyız? Daha da ötesi, gerçekten sorumluluk duymalı mıyız? Bunların tamamı sormamız gereken sorular olmakla beraber nasıl sorular sormamız gerektiğini de öğretir. En nihayetinde insanoğlu olarak kuşku duygusu ile doğmuş olsak da mantık ilmi otomatik olarak yüklenmiyor. Aslında bu paragrafların özünde de bu yatıyor. Acaba gerçekten de evren 0 ve 1’lerden oluşuyor mu ve bizim kuşkumuz da rakamları çözmek için mi var? Yoksa 0 ve 1 olarak nitelendirdiğimiz doğru yanlışlar, aslında her daim iç içe mi?
Kabul ediyorum, her şey gerçekten çok karmaşık. Aynı evreni yansıttığı gibi… Öncelikle 0 ve 1’in iç içedir. Örnek olarak, biz gençler ailemizle tarihte olmuş olayları tartışırken ve fikirlerimizi belirtirken çoğunlukla “yanlış düşünüyoruz” değil mi? Doğru düşünmeliyiz değil mi? Bu da gençleri aynı düşünmeye iter, aynı olalım ki doğru olalım. Hep 0 olalım hep 1 olalım… Sahi, öyle düşünmek doğruysa böyle düşünmenin nesi yanlış olabilir diye soruyor insan. “Klasik ergenler işte” diyecektir bazıları lakin düşünmenin öyle ya da böylesi yoktur, düşünmenin “bencesi” vardır ve bence herkesin kişisel düşüncesi olmalıdır. Bu da evreni oluşturduğunu düşündüğümüz salt doğruluk ve salt yanlışlık teorisini kırmaktadır. Daha doğrusu teoriyi kıran şey ergenler değil, insan beyninin karmaşıklığı ve bilinmezliğidir.
Kısaca kuantum da -ilgilisine kuantum tünelleme– budur zaten, klasik 0 ve klasik 1’in yanına bilinmezlik sebebiyle bir de sıfır ve biri bir araya getirmektir. Evrenin kendisi bile kesinlik kazanmamışken klasik ilkel yöntemler bizi ne kadar o çok sevdiğimiz mutlak doğruya götürebilir? Kendi gözlemimle biz haddinden fazla seviyoruz bu çeşit zıtlıkları, ikilikleri, düalizmi. İyi ve kötü, doğru ve yanlış, pozitif ve negatif, tanrı ile şeytan, erkek ile kadın, Nemo ve Dori… Her neyse, önemi olan matematiğimizi bağrımıza basarken bunu yanında da kuantumu gerçeklikten kaçış aracı olarak kullanmamak.
Sonuç olarak eğer bu koca yaşlı şişko evrenin matematikten yapıldığını söyleyeceksek eğer, bu doğru bir söylem olmayacaktır. Belirttiğim gibi yanlış bir söylem de olmayacaktır, muhtemelen asla bilemeyeceğiz. Bileceğimiz bir şey varsa bilhassa elimizdeki yaşlı matematiğin değişmesi gerektiği, boyut algımızı değiştirmemiz gerektiğidir. Evet anlıyorum ki sevgili okurlarımın çoğu insanoğlunun yine kendi ürettiği bu düzenin muhteşem ve ulaşılabilecek en iyi kapasite olduğunu savunacaktır. Ek olarak matematiğin daimi hakikat olduğu savunulan toplumlarda matematiğin yeni boyutları olduğunu ve her bilim gibi matematiğin de reform geçirebileceğini söylemek biraz korkutucu gelebilir. Harezmi de 1’in varlığının içinde 0’ın hiçliğini fark edebildi. Biz neden nüansları göremeyelim?..