Varolduğumuz andan beri kendimizi ve etrafımızı keşfetmek adına uzun bir yolda ilerliyoruz. Kimi zaman bu koşu esnasında yorulduk, yavaşladık, durduk; kimi zamansa bıkmadan, yılmadan koştuk. Etrafımızı, kendimizi keşfetmeye, değiştirmeye çalışıyoruz. Bu uzun koşu boyunca keşfettiğimiz bir kördüğüm var ki o çözüldükten sonra ardı gelmeyen yüzlerce gelişme elde ettik. En içimizdeki, bütün ücra köşelerimizdeki harfler dizisi: DNA.
Etrafı keşfedip değiştirmeye yapay üreme sayesinde hayvanlardaki genleri güçlendirmeye başladık. Büyümeyi, gelişmeyi, görev dağılımını, üremeyi yöneten DNA dizisini değiştirmeyi başarıp hayvanları ve bitkileri asıllarından uzaklaştırarak daha verimli hale getirdik. Bitkileri yüksek radyasyona maruz bırakıp yeni gelişmeler elde ettik, domatesin raf ömrünü uzattık, yapay insülin, daha hızlı büyüyen balıklar, şeffaf kurbağalar, tüysüz tavuk ve kediler ürettik.
Japonya’nın Hiroshima Üniversitesi araştırmacıları derslerde kan damarlarının ve iç organların gelişiminin gözlemlenmesi amacıyla kesilen kurbağaların yerine derisi tamamen şeffaf olan kurbağalar üretmeyi başarmış. Bunun daha insancıl bir eğitim aracı olarak üretildiği de belirtilmiş.
Günde ortalama 150.000 insan ölüyor. Bu ölümlerin birçoğu yaşlılıktan gerçekleşiyor. Ancak yaşlanmaya bağışıklığı olan hayvan türlerinin olduğunu da biliyoruz. Yaşlanmaya yol açan genlerimizi bu hayvanlarınkiyle değiştirirsek ömrümüzü uzatabiliriz. Aynı şekilde DNA’mızı değiştirerek elde edebileceğimiz, yüksek enerjili besinleri sindirebilen bir metabolizma sayesinde obezitenin çözümünü bulabiliriz.
Ancak tüm bu gelişmeleri elde etmek eskiden çok daha zor ve maliyetliydi. Üstelik bir deneyin sonuç vermesini beklemek çok uzun sürüyordu. Artık “CRISPR” adı verilen DNA dizisini değiştirerek kanserden Akdeniz Anemisi’ne, AIDS’den Down Sendromu’na birçok genetik hastalığın tedavisi olabilecek bir yöntem sayesinde deney maliyeti ve bekleme süresi oldukça düştü, deney yapmak çok daha kolay hale geldi.
CRISPR: “Clustered Regularly InterSpaced Palindromic Repeats”, “düzenli aralıklarla bölünmüş palindromik tekrar kümeleri” anlamına gelir. 2002 yılında Hollanda’lı bilim insanları terminolojiyi oturtmak adına “CRISPR” adını önerdiler. Bununla beraber sürekli bu tekrarlarla birlikte bulunan genlere de “Cas Genleri” adı verildi. 2005 yılında üç farklı araştırma ekibi ise CRISPR kümelerinde bulunan tekrarların arasında kalan DNA dizilerinin, o canlıyı enfekte eden bazı virüslerle aynı olduğunu gözlemledi. Bir virüs DNA’sıyla aynı diziye sahip olmak da o virüse karşı bir direnç veriyordu. Bu yüzden CRISPR sisteminin bir savunma görevi görebileceği fikri ortaya atıldı.
2015’te fareler üzerinde yapılan araştırmada farelere kuyruklarından CRISPR enjekte edildi ve HIV virüsünü %50’ye kadar yok ettiği gözlemlendi. Bu nedenle CRISPR’ın ölmeyi reddedip çoğalarak vücudun besinini ve direncini azaltan kanser hücreleriyle de bağışıklık sisteminizi değiştirerek baş edebileceği düşünülüyor. 2016’da CRISPR kullanılarak insanlar üzerinde yapılan deneylerde kanser konusunda olumlu etki aldık. DNA’mızdaki bir harf yüzünden oluşan 3000’in üzerinde genetik hastalığın çaresi CRISPR olabilir.
Evet, DNA’mızı değiştirebileceğimizi biliyoruz ancak bir bebeğin DNA’sını daha doğmadan değiştirip onu kusursuz hale getirebilir miyiz? Hamile kadınlar için hamilelik sırasında birçok test yaptırmak sıradan bir durum haline geldi. Türkiye’de bu testlerle belirlenen Down Sendromu ihtimalli hamileliklerin %80’i sonlandırıldı. Bu durumdan da genetik hastalıkların henüz çocuk dünyaya gelmeden düzeltilmek istendiğini anlayabiliyoruz.
Connor Levy adı verilen tüp bebeğin embriyosu doğmadan önce Oxford Üniversitesi’ne gönderildi ve “tüp bebek görüntüleme” adı verilen yöntem sayesinde DNA analiziyle bebeğin genetik bozukluğa sahip olup olmadığı tespit edildi. Tasarımsal ve programlanabilir bebek ilk defa Çin’de dünyaya geldi. Ancak henüz katedilecek çok yol olduğu da belirtildi. Eğer bu yolda ilerleme kaydedebilirsek gen havuzunu değiştirerek kusursuz insanları kuşaklarla iletebiliriz.
Ancak tüm bunları yaparken çok dikkatli olmalıyız. Eğer bu sistem kötü amaçlı insanların eline düşerse kusursuz askerler ve sonu gelmeyecek savaşlara yol açabiliriz. Eğer bu tasarımlarda ufak bir hata yaparsak nesiller boyu sürecek hastalılara da yol açabiliriz…
KAYNAKÇA:
http://t24.com.tr/haber/crispr-teknigi-bilim-dunyasini-heyecanlandiriyor,302276
(2013, July 09). Retrieved from http://www.milliyet.com.tr/dunyanin-ilk-kusursuz-bebegi-dogdu/gundem/detay/1734392/default.htm
(2015, July 09). Retrieved from http://t24.com.tr/haber/crispr-teknigi-bilim-dunyasini-heyecanlandiriyor,302276