Onu tam anladığını düşündüğün an seni birdenbire inanılmaz şaşırtan, daha sonra o bir kısmını yanlış anladığını fark ettiğin zaman da seni yerden yere vurup nerede hata yaptığını düşündürten, çıkar yol bulamayıp hakkında düşünmemeye karar versen de elinde olmadan onu düşündüğün ve tatmin edici cevaplar alamadığın, aldığın cevapların insanın aklının kavrayamayacağı cinsten ve içinde türlü türlü sorunlar barındıran, tek solukta izlenen filme hayat denir. Hayat inişleri ve çıkışlarıyla bir bütün müdür? Yoksa seni dinamik tutan tek şey hayatın karşına çıkardığı engebeler midir?
Bir parmak bal çalındığında ağzına dünya renk cümbüşüne döner. Sanki ressamların paletlerinden çalınan harika tonlarıyla birbirine karıştırılan renkler gibidir. Öyle gelir ki herkes neşe içerisindedir. Ne yediğin yemek dokunur ne söylenen bir söz ne de derdin. Aşık olmak gibidir yaşamak. Acısıyla tatlısıyla bir bütündür. Kafanı çevirdiğin her aydınlık, bulunduğun her ortamda hava ılıktır. Sen farkında olmadan ve bunları rüyada gibi yaşarken bir anda altından sandalyenin çekilmesi gibi tepe taklak olur her şey. Sanırsın ki dünya tersine döner. Bütün enerjin tükenir. Sen bittiğine inanmazsın, tükendiğini kabullenmezsin, direnirsin ama o bitmiştir artık. Aniden duran araçta öne doğru gitmeyi çalışan insanlar gibisindir. İlk şok dalgası savurur seni, çeşitli kıyılara vurursun. Sonrasında da o güzel ışıl ışıl günlerden hafızana kazınmış birkaç yudumluk anılar, kokular, tatlarla dinç kalırsın.
Bu zorluklar sonrasında buruk bir kabulleniş süreci gelir. Çünkü artık direnecek gücün de kalmamıştır. Oyuncusu olduğun bu hayatın bir de bakmışsın en arkadan izleyen seyircisine dönüşmüşsündür. Yapılan konuşmalar havadan sudandır, daha doğrusu onlar sana artık havdan sudan gibi gelmeye başlarlar. Çünkü elinden bu gelir ve bunu fark etmek seni derin bir sessizliğe gömer. Baştan başa aşk içinde geçen hayat yeryüzü kanunları bakımından uğursuzluklarıyla bir istisnadır.
Elinde olanların değerini bilmek, varlıklarının farkında olmak, sahip olmadıklarının sonunun olmadığını bilmek, anın güzelliklerini keşfetmek, gözden kaçırdıklarının değerini anlamak, kendini keşfetmek hayatın ikinci perdesi olur senin için. Her şeye rağmen gece her gün oluyor ve her gecenin sonunda da seher vakti de geliyor. Yeni sayfalar açtığın hayat eskisinin devamı şeklinde gelmez. Çünkü değişen koca bir oyuncu kadrosu vardır artık. Hayatı bir yol gibi düşünüp onu çeşitli doğrultulara ayırdığında bu inişlerin ve çıkışların aslında seni gitmek istediğin sonuca ulaştırmaya çalıştığını fark edeceksin. O anda da üzüldüğün ne kadar şey varsa onlar bir solukta gökyüzüne salıvereceksin.
Onu bütünüyle kabul ettiğinde ve gerçekten tanıdığında eline bir alıp ona her şeyi dökmeye başlarsın. Bir defter yazmaya benzer. Yazdıklarını silebilirsin, silik iz kalmasın siye üstüne etiket yapıştırabilirsin, her sayfayı karalayabilirsin. Hatta yırtıp kopara da bilirsin. Çünkü bu hayat sahip olduğun tek özgürlüktür.