Vakit Kaybı

Ülkemizde günlük olarak, ortalama 330 dakika televizyon izleniyor. Ayrıca bu istatistiklere göre, Türkiye, televizyon karşısında en çok vakit geçiren insanlara sahip diyebiliriz. Türkiye’den sonra, 265 dakika ile Japonya, 261 dakika ile ise İtalya geliyor. Bir günümüzün 24 saat olduğunu ele alırsak, 330 dakika(5 saat 30 dakika) bir hayli fazla. Her gün işe giden bir insanın televizyon karşısında bu kadar vakit geçirebileceğine inanmıyorum açıkçası. Tamam insanların televizyon karşısında ne kadar süre geçirdiklerini şimdilik bir yana bırakalım ve kendimize şu soruyu soralım;İnsanlar televizyonda ne izliyorlar da karşısında sıkılmadan bu kadar vakit geçirebiliyor?

Öncelikle bizim insanımız, gözlemlerime göre, atışmayı,tartışmayı,kavga etmeyi,maçoluğu,kellelerin uçtuğunu görmeyi ,savaşları, mücadeleyi çok ilgi çekici bulan bir yapıya sahip. Bunlara özenmeleri de bir ayrı konu zaten.İnsanlar bazen kendini gerçekten bir dizinin,filmin içindeymiş gibi düşünebiliyor ve ona göre hareketler sergileyebiliyorlar. Peki bu durum ne kadar sağlıklı? Orası tartışılır. Ben de mücadeleyi severim ancak bunun da bir adabının olması gerektiğini düşünüyorum. Mesela “Survivor” adlı programı ele alalım. Evet mücadele var, kaliteli bir program,izlemesi zevkli ve insanı spora teşvik edebilecek kapasiteye sahip bir program ama bu tarz bir format Türkiye’ye geldiğinde ancak magazinleştirilerek ün sahibi bir program olabilirdi. “Survivor”, birtakım insan ünlü ve gönüllü olmak üzere iki gruba ayrılır. Bu iki grup ayrı adalara ayrılır ve orada takım olarak yaşam mücadelesi verirler.Tabii ki yemek yeme , kişisel temizlik , sevdiklerinle iletişimin gibi birçok etken olabildiğince kısıtlı tutulmuştur. Bu yüzden özel bir ekibin kurguladığı özel parkurlarda yarışarak, takım olarak ödülü kazanmaya çalışırlar.Ödül , yiyecek, hayatta kalmak için ekipmanlar , kişisel bakım ve temizlik için imkan veya sevdiklerinle iletişime geçme şansı sağlanır. Ayrı olarak dokunulmazlık oyunları oynanır. Bu oyunları kazanan takım sıradaki eleme gecesinde, izleyicilerin,para verip,attıkları SMS’lerle kimin adada kalacağını ve kimin adadan ayrılacağı belirlenir. Böylece yarışmacılar teker teker elenir ve geriye az sayıda yarışmacı kalır.Yarışmacı sayısı azaldığında yarışma takım halinden çok bireyselleşir ve rekabet artar. Son iki kişi kaldığında ise yarışmacıları bir yere alırlar ve orada program boyunca  bütün yarışmacıların yıl boyunca yaşadıkları olayları ve birlikte geçirdikleri komik anları derledikleri bir video gösterirler. Programın son dakikalarında ise kazanan bir -saatlik uzatmanın ardından- açıklanır ve beş yüz bin türk lirasının sahibi olur. Program güzel ve ilgi çekici geliyor kulağa öyle değil mi?Değil. Çünkü bu formatı Türkiye’ye getirmek demek, “Az laf, çok iş.” sözünü “Çok laf ,az iş” gibi bir söze çevirmek demek. İnsanımız magazini ve arkasından atıp tutan insanların yüz yüzeyken birbirine “kardeşim” gibi laflar etmesi bana etik gelmiyor.Zaten arkalarından konuştukları duyulduğunda da olan oluyor.Şükürler olsun ki Acun Bey olaya müdahale ediyor.

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

(Visited 140 times, 1 visits today)