Vadedilmiş Ruh

Onunla tanışmamın bütün hayatımı değiştireceğini bilmiyordum. Bahar mevsiminin başlarıydı. Yağmurlu bir gündü, işte o gün onu evime aldım. İşten erken çıkmış, etraftaki tomurcuklanmış ağaçlara bakarak evime gidiyordum. Tek başımaydım belki ama mutluydum. Kendi ayaklarımın üstünde durmanın verdiği mutluluk harikaydı ama beraberinde de yalnızlığı getiriyordu tabii. Bu düşünceleri kafamdan atıp yürümeye devam ettim. Dinlediğim müziğin etkisiyle mırıldanıyor, ufak ufak dans ediyordum. Tam kendimi kaptırmış bir biçimde önümdeki minik su birikintisine zıplamaya hazırlanırken suyun üzerinde bir yansıma gördüm. Hayatımda hiç görmediğim derecede mavi bir çift göz bana bakıyordu. İşte tam bu an onunla tanışmış oldum.

Ayaklarımın dibinde beyaz ve kabarık bir yumak gördüm. Hemen sonrasında o yumak kafasını yukarı kaldırdı ve az önce yansımasını gördüğüm gözlerle karşı karşıya kaldım. Tüyleri hayal edemeyeceğim kadar beyaz, gözleri de aynı şekilde maviydi. Okyanus gibi narin ve saf bir kedi yavrusuna bakıyordum. Onunla göz göze geldiğimizde biraz irkilmişti anlaşılan. Tüylerini kabartmış, birazcık geri gitmişti. Onu daha fazla korkutmamaya özen göstererek dizlerimin üstüne çöktüm. Tüyleri yağmurdan dolayı sırılsıklamdı, bu da hareket etmesini zorlaştırıyordu. İşte tam o esnada onu evime almaya karar verdim. Hem böyle soğuk bir günde dışarıda kalmasına göz yumamazdım. Ellerimi yavaşça uzatıp onu kucağıma almaya çalıştım ama yine korkup geriye gitti. Benden korkması normaldi herhalde, belki de onu sevmeye çalışan ilk insan bendim çünkü. Sonra montumu çıkardım ve tekrar yavaşça ona uzandım. Bu sefer amacımı anlamış gibiydi ve rahat bir şekilde montun üstüne çıktı. Onu hafifçe sarıp tekrar ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Hava kararmış, ay yüzünü göstermeye başlamıştı. İşte gökyüzünü gördüğüm tam o an karar verdim. İsmi ‘Luna’ olacaktı.

Kısa bir süre sonra eve vardım. Hemen dolaptan kız kardeşimin taşınmadan önce burada bıraktığı kedi yatağını ve birkaç oyuncağı çıkardım. Hepsini salonun köşesine koydum ve bir kaseye yolda aldığım mamayı döktüm. Luna evin içinde dolanıyor ve etrafı kokluyordu. Yanına gittiğimdeyse kendini temizlemekle meşguldü. Ona bakarken sanki bir kediye değil, bir sanat eserine bakıyordum. Onu sevmek için elimi yaklaştırdığımda benden tekrar kaçtı. Anlaşılan birbirimize alışmamız biraz zaman alacaktı. Luna yatağına koşup uyumaya başladı. Tek uykusu gelen ben değildim demek ki.

Ertesi sabah uyandığımda ev her zaman alışkın olduğum gibi ruhsuz ve yalnız hissettirmiyordu. Odamın kapısını açtığımda Luna bana bakıyordu. Bir kez daha dizlerimin üstüne çöküp onu sevmeyi denedim, ama yine uzaklaştı. Zorlamamaya karar vermiştim artık. Luna ile yakınlaşmak için ona dokunmak şart değildi sonuçta. Kendim kahvaltı ederken ona da biraz mama verdim. Daha sonra salona geçtim ve kanepeye uzanıp bir film izlemeye başladım. Luna da yanımdaki koltuğa yatıp meraklı gözlerle televizyona bakmaya başladı. Biraz daha vakit geçirdikten sonra yürüyüşe çıkmaya karar verdim. Tam kapıdan çıktığım anda Luna’nın sesini duydum. O da gelmek istiyordu anlaşılan. Kediler yürüyüş yapar mıydı bilmiyordum ama onu reddetmek istemedim ve kapıyı biraz daha araladım. Güneş yavaş yavaş batıyor, etrafta tomurcuklu ağaçlardan, Luna’dan ve benden başka kimse görünmüyordu. Luna çok mutluydu sanırım. Kelebekleri kovalıyor, arada zıplıyor ama beni hiç geride bırakmıyordu. Hava iyice karardığında tekrar evin yolunu tuttuk.

Gerçekten mutluydum. Artık yalnız hissetmiyordum. Luna benim belki de bu hayatta edindiğim ilk arkadaşım olmuştu. Haftalar birbirini kovalarken Luna ile iyice yakınlaşmıştık. Evet, ona hala dokunmama izin vermiyordu ama bu şart değildi zaten. Birlikte film izlemek ve yürüyüşe çıkmak bizim için alışkanlık olmuştu artık. Bu süre içerisine dikkatimi çeken bir şey olmuştu. Luna sadece benim değil, başkalarının da kendisine dokunmasına izin vermiyordu. Onun özelliği de buydu, artık kabullenmiştim. Bu akşam evimin yakınındaki limanda bir festival vardı. Genellikle çok kalabalık olmazdı bu yüzden Luna’yı da götürmek istiyordum. Saatler birbirini kovalamış, festival saati gelmişti. Giyindikten sonra kapıya yöneldim, her zaman olduğu gibi Luna beni hazırda bekliyordu. Birlikte evden çıktık ve yürümeye başladık.

Luna her zamanki gibi enerjikti ve ben de mutluydum. En yakın arkadaşımla bir festivale gidiyordum. Fark etmeden festival alanına varmıştık. Kendime bir pamuk şeker, Luna’ya da en sevdiği balıktan aldım. Luna peşimden ayrılmıyor, diğer insanlardan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. Biraz irkildiğini anladım ve gün batımını izleyebileceğimiz sakin bir bank buldum. Ben bankın bir ucunda, o diğer ucunda iki dost gökyüzünü izliyorduk. Her şey daha mükemmel olamazdı. Tam o esnada Luna’ya doğru koşan bir çocuk gördüm ama çok geçti.

Çocuk Luna’ya sarılmış, Luna ise korkup kendini çocuktan kurtarmıştı. Çocuğu kovduktan sonra arkamı döndüm. Hiç dönmemiş olmayı dilerdim. Luna bana, ben ona bakıyordum. Ama Luna gözlerimin önünde bir bulut parçası gibi yok oluyordu. Bağırmaya, avazım çıktığı kadar ağlamaya başladım. Luna ise sakindi. Kucağıma atladı ve bana sarıldı. Bende ona sarıldım. Bırakmak istemiyordum. Bu Luna’ya dokunduğum ilk andı. Ağlamaya devam ettim. Ağladım, ağladım, ağladım… Gözümü tekrar açtığımda sabah olmuştu. Kucağıma baktım, Luna’dan geriye kalan tek şey kedi biçiminde tahta bir maskeydi. Elimde aldım ve sarıldım. Luna’ya teşekkür ediyordum. Arkadaşım olduğu için, beni yalnız bırakmadığı için, her şey için teşekkür ediyordum. Sulu gözlerimle tekrar maskeye baktım, ters çevirdim. Maskenin içinde tek bir sözcük yazılıydı: ‘Ruh.’ Anlamlı gelmişti, Luna’nın sıradan bir canlı olmasını bekleyemezdim. Belki de o bir ruhun beden bulmuş en saf biçimiydi. Tekrar ağlıyordum, ama bu sefer önceki kadar üzgün değildim. Luna ile tanışma fırsatına sahip olduğum için mutluydum. Kendimi kontrol edemiyordum ama. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, Luna’dan başka bir şey düşünemiyordum. İşte tam o esnada birlikte izlediğimiz filmden bir söz geldi aklıma: ‘Ruhlar saftır, narindir. Ancak o kadar narinlerdir ki kendileri kadar saf olmayan bir varlık onlara dokunursa silinir, yok olurlar.’

(Visited 30 times, 1 visits today)