Bir işte uzman olmak genel olarak pozitif bir çağrışıma sahiptir. Örneğin insanlar hastaneye gittiklerinde ‘öylesine’ hekim yerine uzman hekim isterler. Ekonomiyi, eğitimi, sağlığı hep uzmanlarına emanet etmek en mantıklı davranış biçimidir.
Bazı insanlar bütün dallarda çok iyi sonuçlar elde edebiliyor ama bu onlar adına yararlı olmuyor. Çünkü beyinleri birçok bilgiyi akılda tutamıyor ve sonunda her şey karışabiliyor. Eğer sadece bir konuda uzmanlaşmaya çalışırlarsa sadece o konuya odaklanacakları için ortada karışıklık olmayacak ve işlerini doğru düzgün yapabileceklerdir. Örneğin tıpta ortapedi bölümünü seçen doktor , ortopedi içinde bulunan ayak, bacak, kol, el, parmak konusunda bilgi sahibi olur. Ama bir konuda uzman olamaz. El konusunda çalışma yapıp uzmanlaşan tıp personeli bu konuda tüm detaylı bilgiye sahiptir. Çünkü bütün çalışma ve araştırmaları el üzerine olacaktır. Diğer bölümlere dağılmadığı için o konuda tek söz sahibidir.
Kişisel hedeflerin ve beklentilerin doğrultusunda uzman olunacak konunun değerlendirip doğru karar verilmesi gerekmektedir. Uzmanlık emek ister. Uzmanlaşmak için büyük efor sarf etmek elbette şarttır. Herhangi bir alanda uzmanlaşmak için çok sıkı çalışmak ve eğitime çok fazla vakit ayırmak gerekir.
Örneğin Mimarlık, çok uzun süre mimarlık dalı bir güzel sanat dalı olarak ele alınmış, eğitimi bir usta-çırak ilişkisi içinde görülmüştür. Eskiden mimar her şeyi yapan bir kişi iken bugün birçok diğer dalların yaptığı işleri koordine eden insan haline gelmiştir. 1930’larda meşhur bir söyleyiş vardı: Harvard Üniversitesi’nde o günün tarifine göre bir mimarın yetişmesi için 26 yıl okuması icabettiği söylenirmiş. Bugünün ölçülerine göre, buna bir ömür yetişmeyecektir…”
Bir mimarlık öğrencisine, çok kısa sürede çizmesini öğren diyoruz, hesap yapmasını, betonarme hesabı yapmasını, psikoloji, sosyoloji öğren diyoruz. Bir sürü şey öğrenmesini istiyoruz. Bunun sonucunda oluşan insana da iyi bir vasat, tandans diyoruz. Oysa bu çeşit insanlar benim kanımca topluma çok faydalı olmuyorlar. Her şeyden bir parça bilen yerine, her şeyden bir parça bilirken de bir yerde bir şeyi iyi bilen insana ihtiyacımız var.
Özellikle eğitim ile ilgili “reformların” ülkemiz düzeyinde geç kalındığını daha rahat anlıyorum. Üniversitelerde 2+2+2 formülünün uygulanmasının faydalı olacağını düşünüyorum. İlk iki yılın bu formüle göre temel eğitimi, ikinci iki yılın özel ilgi alanı olması ve bu meslek dalına yönelik özel eğitim olması ve Son iki yılda ise uzmanlaşmanın devreye girilmesi şeklinde bir eğitim planlandığında o konuda uzmanlaşmış öğrenci olacağı ve topluma daha faydalı olacağı inancındayım.
Sonuç olarak; üniversitelerde bütün derslerden eğitim almak yerine tek bir alanda uzmanlaşmayı tercih edebiliriz. Bugün kullandığımız anlamda uzmanlaşma modern bir icattır.