Soğuk Savaş döneminde ABD ile SSCB arasında her alanda yaşanan rekabetin uzaya da taşınmasıyla birlikte rekabetin uzaya da taşınmasıyla birlikte uzay araştırmaları hız kazanmıştır. İlk başlarda üstünlük sağlama, prestij elde etme, güç gösterme gibi nedenlerle sürdürülen uzay araştırmaları, günümüzde ise bilim ve teknoloji yarışına dönüşmüştür.
Ekonomik alanda güçlü olan ülkeler bilimsel araştırmalar amacıyla uzayda çeşitli projeler yürütmektedir. Satürn’e gönderilen Cassini uzay sondası, Hubble Teleskobu ve James Webb Teleskobu uzayda yürütülen bilimsel amaçlı devrimsel projeler olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu projeler ülkeler arasındaki üstünlük sağlamaya dönük projelerden çok bilimsel ve teknolojik araştırmalar amaçlıdır.
Söz konusu projelerden James Webb teleskobunun maliyeti 10 milyar Dolar Hubble’ınki ise 16 Milyar Dolar’ı bulmuştur. Bu ciddi miktardaki harcamaların az gelişmiş ülkelere, kıtlık çeken insanlara, fakirlik içerisinde yaşayan toplumlara harcanabileceği görüşü ilk başta mantıklı gibi görünmektedir.
2020 yılı itibarıyla BM’ye göre Afrika’da nüfusun %19,1’i, Asya’da %8,3 Latin Amerika’da ise %7,4 olmak üzere dünyada toplam 690 milyon insan açlık çekmektedir. Uzay araştırmalarına harcanan bu paranın açlık çeken insanları doyurmak için harcanması mümkündür. Ancak bu insanları doyurmak onları açlığa mahkum eden; kuraklık, kıtlık, az gelişmişlik ve siyasi çatışmalar gibi nedenleri ortadan kaldırmayacaktır. Dünyada açlık çeken ve sefalet içerisinde yaşayan az gelişmiş ülkelerin bulunduğu coğrafyalardaki sorunları kalıcı bir şekilde çözüm getirmeyi de sağlamayacak ve aç çocukların doğmaya devam etmesini sona erdiremeyecektir.
Uzay araştırmaları günümüzde; kara madde, kuantum fiziği, kütle çekimi, ışık hızı ve limitsiz enerji gibi kavramlar konusunda dünyada fizik alanında devrim yaratacak gelişmelere önayak olmaktadır. Özellikle limitsiz enerji alanında sürdürülen araştırmaların başarılı olması halinde insanoğlunun refahı açısından en gerekli şey olan enerjinin sınırsız ve çok ucuz hale gelecektir. Ayrıca uzay madenciliği, yeni elementlerin keşfi ve uzaydaki enerjinin kullanılabilir hale getirilebilmesi dünyadaki birçok sorunun çözümünü sağlayacaktır. Örneğin yıldırımlardaki elektrik enerjisini bile henüz depolamayı başaramayan insanoğlunun yeryüzünde ve uzayda sürdürdüğü araştırmalar insanlığın devamı ve geleceği açısından tek çıkış yolu olarak belirmektedir.
İnsanlık tarihinde her bilimsel keşfin bir maliyeti olduğu unutulmamalıdır. Maliyetlerin büyüklüğü bazı projeler için ilk başta gereksiz harcama olarak görülebilir. Ancak insanın varoluşu nesilden nesile devam etmekte olup tarihte o dönem için büyük maliyetlerle gerçekleştirilen keşif ve icatlar günümüzdeki imkanları yaratmıştır. Bugünün insanı da büyük maliyetlerle enerji, fizik, tıp, biyoloji, genetik gibi alanlarda yeni keşif ve icatlar yaparak insanlığın refah ve barış içerisinde yeni bir döneme girmesini sağlayacaktır.