Sıcak bir yaz gününde abim, ben ve babam yazlığımızdaydık. Gece saatlerinde deniz kenarında yürüyüş yapalım dedik. Tam o anda bir uzay gemisi tam yanımıza düştü. Kapısı açıktı. İçeri girdik. İçeride kimse yoktu. Kapısı kendiliğinden kapandı ve birden havalandık. Uzay gemisi bozulmuş gibiydi. Babam elektronik mühendisi olduğu için tamir etmişti. Fakat o tamir edene kadar başka bir gezegene düşmüştük. Dışarıya baktığımızda Mars’ta olduğumuzu anladık. Tam dışarı çıkacaktık ama abim “Durun! Uzayda hava alamazsınız.” dedi. Neyse ki burada astronotların giydiği özel kıyafetlerden vardı. Dışarıya çıktığımızda tüm Marslılar etrafımıza toplanmıştı. Sonra bir Marslı “Siz kimsiniz?” diye sordu. Ben de “Biz Dünya’dan gelen insanlarız.” dedim. Onlar da Mars’ı bize anlattılar. Biz de onlara Dünya’yı anlattık. Sonra abim, babam ve bana “Uzayı keşfedelim mi?” diye sordu. Biz de “Tamam!!!” dedik. Ben “Venüs’e gidelim.” dedim. Sonra uzay gemisine bindik ve Venüs’e gittik. Venüs’e giderken oksijen tüplerimizin bittiğini fark ettim. Ama abim yedek oksijen tüplerini buldu. Venüs’ü çok zengin bir gezegen gördük. Dışarıda çok fazla Venüslü vardı. Bizi gördüklerinde birazcık şaşırmış gibilerdi. Onlar bizden çok faklılardı. Bir Venüslü “Siz kimsiniz?” diye sordu. Biz de “Biz Dünya’dan gelen insanlarız.” dedik. Sonra Venüs’ün bir kralı olduğunu öğrendik. Bizi krallarına götürdüler. Krallarıyla biraz sohbet ettik. Sonra kralları bize birkaç tane oksijen tüpü verdi. Kralın yanından ayrılınca sonraki gideceğimiz gezene karar verdik. Babam “Jüpiter’e gidelim.” dedi ve Jüpiter’e gittik. Jüpiter’de insan göremedik. Orada sadece birkaç ev gördük. Jüpiter biraz serindi. Evlerin içlerine bakalım dedik. Evlerden birinin içinde bir çocuk gördüm. Onunla arkadaş oldum. Sonra onu da yanımızda götürmeye karar verdik. Tabi o da isterse. O da “Tabi ki isterim. Uzaylılar burada yaşayan herkesi götürdüler. Ben bir mağaraya saklandığım için beni göremediler. Burada yapayalnız kaldım” dedi. Artık bir tane yol arkadaşımız olmuştu. Sıradaki durağımız Satürn’dü. Satürn’e giderken yol arkadaşımıza ismini sordum. O da “Benim adım Miasta” dedi. Sonra Satürn’e geldik. Satürn’de bir çok insan vardı. Satürn’e indikten sonra yine birisi “Siz kimsiniz?” diye sordu. Ben de, “Biz dostuz ve Dünya’dan gelen üç insanız. Yanımızda da Jüpiterli bir arkadaşımız var.” dedim. Orada bir köy vardı. Bizi köylerine götürdüler. Sonra bize birkaç soru sordular. Bir tanesi “Neden buraya geldiniz?” diye sordu. “ Biz sadece uzayı geziyoruz.” dedi babam. Sonra ben onlara “Neden çadırlarda yaşıyorsunuz?” diye sordum. Bir Satürnlü “Paramız sadece bunlara yetti.” dedi. Sonra, babama “Baba yakıtımız var mı?” diye sordum. Babam da “Evet yakıtımız var.” dedi. “Güzel!” dedim. Sonra babam ve abime “Dünya’ya dönmeliyiz.” dedim ve Dünya’ya döndük. Bizim evde kullanmadığımız kumaşlardan ve tahtalardan aldık ve yeniden Satürn’e döndük. Aldığımız tahtalardan onlara sağlam evler yaptık ve kumaşları da evlerinde kullanmaları için onlara verdik. Sonra Uranüs’e gittik. Orada çok güzel yapılar gördük. Gittiğimiz şehir bizimkilere çok benziyordu. Uranüs’teki yapılardan bir tanesi müzeydi. Müzeye girdiğimizde birçok tarihi eser gördük. Müzede heykeller vardı. Sonra Dünya’ya döndük ve uzayda yaşadığımız her şeyi herkese anlattık. Uzaylı arkadaşım Miasta da bizimle beraber yaşamaya başladı. Babam da evimizin çatısına büyük bir uzay anteni kurdu ve Miasta’nın ailesine ulaşmak için uzaya hergün mesaj gönderiyor.
Yazar: Kaan Tekin