Her insanın, yapabileceğine hiçbir zaman inanmadığı, hemen umudu kestiği bir olay olmuştur. Bu olaylar kişinin özgüven seviyesini belirlemekte büyük rol oynamaktadır. Kişi uzak veya imkansız gördüğü şeyi yapamadığında bir başkası başarırsa özgüveni büyük oranda düşer. Ama aynı zamanda diğer kişinin başarması bu olayı imkansız olmaktan ayırır. İşte burada bir çelişki oluşuyor.
İnsana imkansız gelen şeyler, aslında o kadar da imkansız olmayabilir. O kavram, insanın kendisini avutup başarısız olmasına yeni bir bahane oluşturduğu bir yalandır aslında. Bir insan isterse ve zorlarsa imkansızı mümküne çevirebilir. Bu da yeni bir kavram açığa çıkarıyor. “İnanmak”.
İnanmak her ne kadar insanoğlunun bir ihtiyacı olduğu kadar, inanmayı reddetmek de öyledir. Kişi işine gelen şeye inanır ama eğer bu onun aleyhine bir şeyse inkar eder. Aslında imkansızlıkla inanmak arasındaki ilişki tam olarak budur. Kişinin bir şeyi imkansız bulması, o şeyi yapabileceğine inanmadığı içindir.
“Hiçbir şey imkansız değildir.” cümlesi ne kadar doğru bir cümle ise bir o kadar da yanlıştır. Dünyada imkansız şeyler tabii ki de vardır. Bir bowling topunu elinle bir kilometre öteye fırlatamazsın ya da bir kediden konuşmasını isteyemezsin. Ama insanoğlunun bulmak için çabaladığı ya da icat ettiği makineler, cihazlar sayesinde bu fiziksel olarak uzak ve imkansız görünen şeyler, bir anda yakın ve mümkün hale gelebilir.
Hayaller insanlara en yakın gelen imkansız şeylerin en iyi örneğidir. İnsanların kendilerini avutmak için inkar etmeyeceği, tam aksine onları hayata bağlayan şeydir hayaller. Peki nedir ki bu hayallerin özelliği? Kişinin en çok arzu ettiği ya da en çok yaşanmasını istediği şeylerin bağlantı noktası, her ne kadar bazıları imkansız olsalar da bir gün gerçekleşeceğine inandıran bu parıltılar hayata bağlanmak için çok makul ve bir o kadar da şahane bir sebep. Zaten her gerçek olan şey de bir hayalle başlamaz mı?
Peki bu “imkansızlar” genelde nelerden oluşur. Özellikle gelecek kaygılarının bu imkansızların büyük bir sebebi olmasıyla beraber yapılması yetenek gerektiren ya da fazlasıyla zor olan bir iş, aslında özünde doğru olup inanmak istemediğimiz şeyler de kullanabiliriz “imkansızı”. Belki de bunlar yerine “mümkün”leri daha çok kullanırsak yalanlarla dolu bir hayat yerine kendimizle barışık bir şekilde hayatımıza devam edebiliriz.
Uzak gibi görünen bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilir. Hayaller, gelecek, hayat… Çoğu şeyi içinde kapsar bu söz. Hiçbir şey imkansız değildir diyemeyeceğimiz kadar her şey mümkündür ve bir yolu bulunur da diyebiliriz. Gerekirse hayaller gerekirse teknoloji gerekirse de iç sesimiz aracılığıyla. Yeter ki inanalım. Özgüvenimiz kırılsa da, yalanlar içinde yaşasak da bunların nedeninin imkansızdan kaynaklandığı kadar bunları düzeltmek de imkansız değildir, mümkündür.