Uyku Üzerine

“Çok uyumak kaçmaktır, uyuyamamaksa yakalanmak” demiş ünlü düşünür Freud. İnsan ne için uyur sorusuna çok farklı cevaplar verilebilir. Yorgunluk her ne kadar ilk sebep gibi görünse de fikrimce ilk sebep yorgunluk değildir. Zira insanoğlu yorgunluğa çeşitli çeşitli çözümler bulmuştur. Diyelim ki yorgunluğu uyumak için bir neden kabul ettik. O vakitte aklılara insan neden yorulur sorusu gelmelidir. İnsan hoşnut olduğu şeyleri yaparken zaman akıp gider ve her ne kadar vücut fiziki açıdan yıpransa da ruh hem çalışır. Hem de kendini dinç ve mutlu hisseder. Buna örnek olarak bilgisayar oyunlarını örnek verilebilir. Oyun her ne kadar geç bir vakitte oynanıyor olursa olsun birey kendini bundan alıkoyamaz ve uyumak yerine bu sevdiği aktiviteyi yapmaya devam etmek ister.

Peki insanı ne uyutur? Düşünün, uyuyamadığınız vakitler ne olmuştu da bir türlü uykunuz gelmemiş, yatakta dönüp durmuştunuz fakat kendinizi ne kadar zorlarsanız zorlayın bir türlü uyuyamamıştınız? Cevap kafanızı kurcalayan bir şeylerin olmasıdır. Mesela ertesi gün önemli bir sınavınız var ise her ne kadar o uykuya ihtiyacınız olduğunu bilseniz de bir türlü uyuyamazsınız. O zaman insanı rahat ve kaygısız bir kafa uyutur. Çünkü çalışan bir kafa dinlenemez. Öte yandan insan çok üzgün olunca da olması gerekenden oldukça fazla uyur. Bu adeta vücudun ruhun bir sıkıntısı olduğunu anlayıp ruhun ilacı olan uykuyu tedavi amacıyla kullanması gibidir. Fakat bu ilaç ruhu tam tedavi edemez ve eğer birey bu hüzün hâlinden çıkamaz ise bağımlı hale gelir ve uykuyu bir kaçma aracı olarak kullanarak aşırı miktarlarda uyumaya başlar.

Peki insanın canını ne sıkar? Bu soru incelendiğinde şüphesiz ki en net cevaplardan biri bilgidir. Çünkü bilgi insana sorumluluklar yükler ve sonuçlar verir ve bunlarda insanı üzer. Örneğin küçük çocuklar incelendiğimizde görürüz ki onlar ne kadar mutlulardır ve ne kadar az canları sıkılır. Canları sıkılsa bile çoğunlukla çözülebilir ve basit olaylardandır. Durum yetişkin bireylerde ise oldukça farklıdır, onlar genellikle çözümü olamayan olaylara üzülürler. Ayrıca birey büyüdükçe etrafını daha iyi anlamaya başlar ve aslında dünyanın ne kadar acımasız olduğunun farkına varır ki bu başlı başına insanı içten içe üzer. O halde Freud’un da bahsettiği gibi uyku insan için bir kaçış halini alır zira uyuyan insan dışarıyla bağlantısını kesip hüzünlerini unutur ama uyuyamayan insan düşüncelerinin yarattığı hüznün mahkûmu olur ve acı çeker. Yani düşüncelerine yakalanır.

Yetişkinler bu yüzden çocukluklarını özlerler. Çünkü çocukluk vakti uykunun en güzel ve ruhun en kaygısız olduğu zamandır. İnsanı kaygı öldürür çünkü kaygı ruhu hasta eder ve insan ruhu ölünce ölür. Bu yüzden zaten günümüzden insanların büyük bir kısmı yürüyen ölülerdir. Fikirlerimi Gorki’nin bir sözüyle destekleyerek noktalıyorum. “Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun.”

(Visited 10 times, 1 visits today)