Freud derki ”Çok uyumak kaçmaktır, uyuyamamaksa yakalanmak.” Bu söz insanların yapabildiği en önemli eylemle bağdaşır. Yani düşünmek…
Bizler uyumayı sadece dinlenmek olarak düşünürüz. Fakat çoğu insan gerçeklerle yüzleşmekten korktuğu için koyar başını yastığa. Kimi hayattan sıyrılmayı başarır, kimi de düşüncelerinin esiri olarak o gecenin bir an önce bitmesini diler. Çünkü uyku esnasında insan kendiyle baş başadır ve düşünceleri onun kelepçeleri olur.
Cinayet işlemiş adamla, normal bir gün geçirmiş adamın uykuya dalabilme süreleri eşit midir sizce? Ya da yarın sabah uyandığında onu hayatının fırsatının beklediğini bilen bir insanla, her zamanki gibi uyanınca işe veya okula gideceğini bilen bir insanın uyuyabilme süreleri aynı mıdır? Her ikisi için de cevap ”hayır” olacaktır. Çünkü insan bildiği ve düşündüğü kadar uyur. Katil olan adam öldürdüğü insanla cebelleşirken düşüncelerinde, yarın hayatının değişeceğine inanan kişi bunun mutluluğuyla meşguldür. ” Bir insanın yükü ne kadar ağır olursa olsun onu ancak yatma zamanına kadar taşıyabilir.” sözü de dediklerimin özetidir.
Bu duruma başka bir açıdan bakacak olursak; hiç uyanmak istemeyerek yatan insanlar da vardır. Çoğu havlu atmıştır hayat müsabakasında, bir kısmı başına geleceklerden korkar , bir kısmı da uyanmayı hak etmediğini düşünür belki de. Ya da sadece sınavı vardır matematikten. Sürekli uyumak isterler. Çünkü uyku onların kaçış yoludur.
Bir başka insan düşünelim. Günü, gündemi her açıdan bilen; dünyaya, ülkeme, aileme ne olacak diye dertlenen kafa yoran biri. Bu kişiye geceler zehir olur. Kafasındaki sorular onu her gece yıpratmaya ve uykudan mahrum bırakmaya devam edecektir.
Uyku düzeni açısından birkaç tarihi isme bakalım. Mesela Nikola Tesla. Tesla günde sadece iki saat uyumayı tercih edermiş. Tabi ki ilerleyen yıllar ona bu alışkanlığın yan etkilerini göstermiş. Çeşitli sinir bozuklukları yaşayan Tesla 25 yaşındayken uyku süresini uzatmak zorunda kalmış. Peki neden sadece iki saat uyurmuş? Çünkü kafasında uğraştığı onca fikirle uyumak takdir edersiniz ki mümkün değildir.
Bir başka isim olan Leonardo Da Vinci ise uyku ihtiyacını dört saatte bir yirmi dakikalık kısa kestirmelerle giderirmiş. Bu da onun derin uyuyamamasına yani daha kolay uykuya dalmasını sağlarmış. Böylece düşüncelerinden kolaylıkla sıyrılabilirmiş. Yani çok düşünse de gün içinde az uyuduğu için kestirme saatlerinde uyku onu ele geçirirmiş.
Bu konuyu hangi açışından ele alırsak alalım hepsi ortak bir noktaya varıyor. Düşünceler, fikirler, kısacası beynimizde gerçekleşen ve bizi düşünme eylemine iten her türlü sinirsel hareket başımızı yastığa koyduğumuzda daha da belirginleşiyor. Bu olay da uykumuzu etkiliyor. Ne demiş Gorki ” Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun.”