Bir sabah uyandım. Güzel, güneşli bir gündü bu. Her gün yaptığım gibi hazırlanıp işe gitmek için yola koyuldum. Bir süre araba kullandıktan sonra iş yerime vardım. Bizlere, o gün şirketimizin kuruluş yıl dönümü olduğu için sanatçılar getirilip müzik dinletisi yapılacaktı. Daha önce hiç müzikle yapmak açısından ilgilenmemiş olsam bile müzik dinlemeyi seven biri olarak bu durum beni çok heyecanlandırıyordu. Zorlu bu iş gününün bitimi nihayet gelmiş, biz çalışanlarda konferans salonunda toplanmıştık. Nitekim dinleti başlamıştı. Hepimiz sanatçıların sanatlarını icra edişlerinin güzelliğine hayran kalmıştık ama bende durum başkaydı. Ben şaşkındım; tüm çalınan notaları daha öncesinde üzerine çalışmamış olsam bile anlayabiliyordum.
Ben daha öncesinde hiç müzik ile uğraşmamıştım. Hiç enstrüman çalmamış, şarkı söylememiştim. Bu duruma rağmen çalınan her şeyi anlayabiliyordum. Anlayabildiğim gibi çalıp çalamayacağımı merak ettim. Ama bu durum beni başta şaşırtmadı ve korkutmadı değil. Ya bunlar bir rüya ise? Ya yeniden uyandığımda bu yeteneğim elimden alınırsa? Bu soruları düşünmeden edemedim. Bu ihtimallerin kafamı kurcalamasına daha fazla izin vermedim. Dinleti bittikten sonra hemen şansımı denemek için sahneye çıktım, piyanonun karşısına oturdum ve çalmaya başladım. Yanılmamıştım, gerçekten de çalabiliyordum. Benim daha önce müzikle uğraşmadığımı bilen çalışma arkadaşlarım benim piyanoyu muhteşem denebilecek güzellikte çaldığımı görünce aşırı derecede şaşırmışlardı. Hiçbiri bu arkadaşlarını daha önce piyano çalarken görmemişlerdi, doğal olarak da benden bu performansı beklemiyorlardı. Aralarından birkaçı beni videoya alıp internete koymuşlardı. Bu videom kısa sürede ünlü oldu ve insanlar aniden bu yetenekli adamın kim olduğunu araştırmaya başlamışlar. Tabi ki de internette hakkımda hiçbir şey bulamamışlar. Arkadaşlarımla iletişime geçenler olmuş, benimle konser vermem için anlaşmak isteyenler varmış. Bunların hepsi bir gün için çok fazlaydı. Halen sorguluyordum nasıl olurda böyle bir yetenek bana lütfedilir diye. Ben seçilmiş kişiydim. Tarihin yeni müzik dehası.
Sonraki bir hafta boyunca her gün dinletilere, konserlere katıldım. İnsanlar beni görünce çıldırıyor, çok seviniyorlardı. Konserlerden birinin dönüşünde arabama binmek için karşıdan karşıya geçecektim. Tam yaya yolunun sonundayken bir arabanın bana çok hızlı bir şekilde yaklaştığını gördüm, sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda yoğun bakım odasındaydım. Doktorlara ne olduğunu sorduğumda bana bir arabanın çarptığını, beynimde hasar oluştuğunu ve beş gündür komada olduğum söylendi. Tedaviler uzunca bir süre devam etti. Tedaviler sürecinde tek merak ettiğim vardı: Halen bu kadar iyi müzikten anlıyor muydum? Doktor, beynimde hasar oluştuğunu ve bunun bazı yetenekleri ve becerileri köreltebileceğini ya da tamamen yok edebileceğini söylemişti. Ümit ediyordum bu yeteneğim elimden alınmasın diye ama yapacak bir şey yoktu. Doktora bana bir org klavyesi bulup bulamayacağını sordum. “Bulurum.” dedi ve buldu da. Çalmaya çalıştım ama olmuyordu, notaları bilmiyor, çalamıyordum orgu. İşte o anda anladım bu lütfun elimden alındığını. Hayatta bazen şanslar gelir ve geçer. Önemli olan bu şansları elimizden kayıp gitmeden önce kullanabilmektir.