ÜTOPİK ADA

 

    Birisi ona böyle bir şeyin olacağını söyleseydi imkansız derdi ancak bir sabah gözünü herkesten saklı, dünyanın en uç köşelerinde açtı. Etrafı denizlerle kaplı kimsenin bilmediği; yaşayanların altın kumlarına, yemyeşil ağaçlarına ve masmavi denizlerine doyamadığı bir ada.

 

          Peter hazırlanıp işe yetişmeye çalışıyordu, ilk gününden geç kaldığını düşünerek gömleğinin düğmelerini acele içinde iliklerken bir yandan kahvesini yudumluyor bir yandan da sabah haberlerini dinliyordu. Dolabını açmış ceketlerinin cebinde kaybettiği anahtarını arıyordu ki birden aklına geldi, zaman kavramı yoktu bu diyarda -tabii ki kimsenin yabancılık çekmemesi için saatler kullanılıyor ve güneş her zamanki gibi sabahları yüzünü gösteriyordu- herkes kendi sorumluluğunu alabilecek bilinçte olup zamanlı bir programa sadık kalmadan günlük işlerini yapabiliyordu. Onun alıştığından çok farklı bir yerdi bu dünya, geldiği günden beri adapte olmakta zorlandığını hissedebiliyordu. Yetişmek zorunda olduğu bi yer olmadığını bilmenin rahatlığıyla mavi çizgili kravatını gevşetip soluklandı. Kapısının önündeki kahverengi, ahşap oyma aynaya son bir kere bakıp evden çıktı.

 

          İş yerine girdiğinde onu kapıda Rachel karşıladı. Rachel, aynı Peter gibi Pearson Specter’da çalışan bir asistandır. Peter’a ofis turu akabinde de ufak bi şehir turu yaptırmak için görevlendirilmiştir. Üst kattaki ana ofisleri gezdikten sonra, toplantı odası, arşiv ve resepsiyon gibi ofisin farklı bölümlerine giderler. Peter’ın dikkat ettiği tek şey ise herkesin yaptığı işten ne kadar memnun olduğu ve orada olmaktan mutlu olduklarıdır. Kendi kendine “İşte buna alışabilirim!” der. Daha ilk günden Rachel gibi birini tanımış olmanın mutluluğu da içini kaplar. Sıradaki durak ise marketler, mağazalar ve tabii ki kafelerdir. Rachel, “ Yeterince yorulduğuna göre bir kahve içebiliriz diye düşündüm.” diyerek şehrin en kalabalık ve ünlü kafesine götürür Peter’ı. Aklında yüzlerce soru olduğunu fark edince ise “ Kahvelerimizi de aldığımıza göre, sorularını sorman için beklemeli miyim yoksa ikimize de biraz zaman kazandırmak ister misin?” diye söze girer Rachel. Vaktin nasıl geçtiğini fark etmeden saatlerce sohbete dalarlar -ancak bunca yıldan sonra bile Rachel’ın alışamadığı tek şey bir plana bağlı kalmamaktır. Daha önce hayatını hiç bu şekilde yaşamamış olan Rachel, kendine sürekli hatırlatıcı alarmlar kurar.- tam o sırada şirket alarmı çalar ve işinin başına dönmesi gerekir. Peter’ın ise ilk günden yapması gereken tek şey çevreye alışmaktır. Fakat çalışmadığı zamanlarda kendini verimsiz hisseden Peter, kafede oturmaya devam edip çizimlerine başlamıştır bile.

 

          İlk defa yaptığı işten bu kadar keyif alan ve işe gitmek için ertesi günü heyecanla bekleyen Peter, yorgun geçen bir günün ardından eve geldiğinde posta kutusunun dolu olduğunu görür. Yeni evinde ilk postasını aldığı için içinde ufak bir heyecanla kutuyu açar ve içinde; haftaya yapılacak başkanlık seçimleri için hatırlatma posterleri, oy kullanılacak kütüphaneye yol tarifleri ve o akşam şehir merkezinde yapılacak toplantı afişleri gibi birçok şey bulur. Bu diyarda sandığınız gibi seçilen başkan herkesten üstün değildir. Başkanlık yapan kişi sadece halkın önerisine sunulan fikirleri toplamak, insanlara yaymak ve yürürlüğe koymak için vardır. Kendi başına asla bir karar veremez ve ülkede toplumu ilgilendiren bir karar verileceği zaman şehir toplantısı yapılır. Bugünkü toplantının konusu ise ülkenin bulunduğu durum, yatırımlar, destekler ve ihtiyaçlar konusundaki güncellemelerdir. Bu konuyla ilgili toplantılar düzenli aralıklarla gerçekleştirilerek vatandaşlar bilgilendirilir çünkü devletin en önemli politikası şeffaflıktır.

 

          Postalarını alıp eve doğru yürüyen Peter, sabah tomurcuk halinde olan çiçeklerin çalılar üstünde açmış olduğunu fark etti. Doğa öyle büyülüdür ki bu diyarda ağaçlar kendini yeniler, çiçekler bir gecede açar. Eve girdiğinde onu köpeği Collie karşıladı. Bu diyarda evcil hayvanın sorumluluğunu alabilecek her vatandaş evinde hayvan besleyebilir. Bunun kriterleri ise ilgili çalışanların ortak kararı ile belirlenir ve canlının sağlığından en ufak bir endişe duyulduğunda kontrol etme hakları vardır. Aynı durum çocuk sahibi olmak isteyen aileler için de geçerlidir. Çocuk isteyen çiftler belirli testlerden geçerler. Başarılı oldukları takdirde aile kurmalarına izin verilmektedir çünkü herkes bu sorumluluğu almaya hazır değildir ve hiçbir çocuğun hayatı ve geleceği bunu riske atamayacağınız kadar değerlidir.

 

          Şehrin en gözde yerlerinden birisi de Domingo ormanıdır. İlk günden beri duyduğu, herkesin sözünü ettiği ormanı görmek isteyen Peter, toplantıya kadar kalan vaktini burada geçirmeye karar verir. Eve girip üst kattaki dolabının derinlerinden çok uzun zamandır kullanmadığı bir sırt çantasını kapar. Sandviçlerini ve okuyacak kitaplarını hazırlayan Peter, Collie’ye tasmasını bağlayıp evden çıkar. Kapının önünden uzanıp giden yolda yanında Collie ile birlikte yürümeye başlarlar. Ülke her ne kadar büyük olsa da temel ulaşım yolları yürümek ve bisiklet sürmektir. 

 

          On beş dakikalık bir yürüyüşün ardından ormana varmıştır ve orada Rachel ile karşılaşır. Ayak üstü başlayan sohbet toplantıya kadar devam eden bir buluşmaya döner. Köpek parkına köpeklerini bırakıp bankta saatlerini geçirirler. Çıkışta birlikte toplantıya katılırlar. Şehir tiyatrosunda yapılan toplantıda başkan sahneye çıkar ve açıklama yapmaya başlar. “ Bugünkü toplantımıza hepiniz hoşgeldiniz, umarım hepiniz güzel vakit geçiriyorsunuzdur. Daha fazla vaktinizi almadan başlayalım. Öncelikle bu hafta başkanlıktaki son haftam hepinize benimle birlikte güzel bir yıl geçirdiğiniz için teşekkür etmek isterim, benden sonra geleceklere ise her zaman onlara destek olacağımı tüm samimiyetimle söylüyorum. Bu haftaki konumuz ise hepinizin bildiği gibi ülkemizdeki durum güncellemeleri. An itibari ile %98,2 oranında kendi kendine yetebilen bir ülkeyiz, topraklarımızı daha verimli hale getirip tarıma yatırım yaparak son bir yıldır yetiştirmeyi denediğimiz ürünlerde de verim elde ettik! Bu sırada bilimsel gelişmelerden de desteğimizi kesmemek için elimizden geleni yaptık ve önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak olan yapay zeka ile çalışan paketleme bantlarını da ürettik ancak henüz ülke genelinde istediğimiz seviyede sayılmayız. Gelecek yıl için hedefimiz tamamıyla kendi kendine yeten bir ülke olabilmek.” 

 

          Buranın ideal bir toplum olması sizi yanıltmasın. Bu, kurallar olmadığını göstermiyor tabii ki. Kurallar sayesinde ayakta duran toplumda yasalara uymayan kimse olmuyor çünkü herkes bunun toplum, dolayısıyla da bireylerin yararına olduğunu farkında. 

 

          Ülkenin her vatandaşının farklı alanlara yeteneği ve ilgisi vardır. Kimse kimseyi akademik becerilerine göre yargılamaz, sosyal ve analitik zeka aynı önemi taşır. Kendini farklı farklı alanlarda geliştirmiş vatandaşların tek bir ortak hedefi vardır: İşlerinde en iyisi olmak. Bunun da diğerlerini ezerek, sabote ederek ya da aşağılayarak olmayacağının bilincinde vatandaşlardır hepsi. Sistem onlara bunu öğretmiştir çünkü. “Zeka”ları bir buçuk saatlik bir sınavla sınanmak yerine meslek bazında farklı şekillerde değerlendirilir. Uygulamalı mesleklerde, teoriyi iyi bilmeniz, o işin sizin için uygun olduğunu göstermez. Sistem size her şeyde iyi olmayı emretmez.

 

          Hiçbir genç emeklerinin karşılığını almadan bir gün daha geçirmemeli inancına bağlı olarak işsizlik kavramı ortadan kaldırılmıştır. Devletin en büyük sorumluluklarından biri istihdam yaratmaktır. İnsanın çabalarının karşılık bulduğunu bilmesi kadar tatmin edici çok az duygu vardır bu sebeple refah seviyesini arttırmak, herkese dilediği hayatı sunabilmek için atılan adımlardan ilki de budur. Peter, ülkeye geldiğinden beri       alışagelmiş dünya sorunlarını düşünmüyor kendini ilk defa gerçek anlamda rahatlamış hissediyordu.

 

          Birliktelik ve paylaşmak her ne kadar ülkenin üzerine kurulduğu iki temel kavram olsa da, bu insanları sosyal ilişkilerinde kısıtlamak amacıyla değildir. Devlet sadece herkesin iyi anlaşmasını teşvik eder ancak bireyleri özgür bırakır. Ertesi sabah hiç olmadığı kadar dinç kalkan Peter, yan bahçeden gelen kutlama sesleriyle uyanır. Mahalleye yavaş yavaş alıştığı için oradaki herkesi tanımasa bile  masaların birinde oturan Rachel’ı görür. Lily’nin doğum gününü kutlamaya partiye gider, proje sunumunu gün sonuna erteleyebileceğini düşünerek herkesle birlikte eğlenceye katılır. 

 

          Parti dönüşünde Rachel ile birlikte geç saate kadar ofiste kalırlar. Sunumları yetiştirdikten sonra dışarıdan yemek söyleyip çalışmaya devam ederler. Peter, Rachel ile olduğu anlarda zaman nasıl geçiyor anlamıyordu. Güneşin doğmasına sadece saatler kalmıştı bile. Laf lafı açtı, oraya nereden geldiklerini bilmeksizin ilişkilerden açıldı konu. Eski ilişkilerinden bahsediyorlardı , bundan iki buçuk yıl önce gerçek aşkı, ekonomi dersinde bulduğunu düşünen Peter, şu an bir ayrılıkla başa çıkmak için olabilecek en güzel yerdeydi. Hayatı boyunca hayal ettiği bir işi, herkesin yaşamak için can attığı bir hayatı, kendini gerçekten mutlu ve huzurlu hissettiği bir evi ve Rachel sayesinde yanında her türlü şeyle birlikte mücadele edebileceği birisi vardı. Sahip olduğu hayat gerçekten de yaşamaya değerdi.

 

(Visited 190 times, 1 visits today)