Ustaya Olan İhtiyaç

Hepimiz bu hayatta bir rehber arayışındayızdır. Bize günlük hayatta yardım edebilecek, bazı zor kararları vermek için akıl danışacağımız bir mentor, işin inceliklerini bize öğretebilecek bir usta…Böyle bir usta mutlaka hayatımızı kolaylaştıracaktır ve bizi başarıya veya hedeflerimize daha hızlı bir şekilde ulaştıracaktır. Bir dil öğrenmek istediğimizde bir kursa yazılırız, bir enstrüman çalmak istediğimizde bir öğretmen tutarız. Fakat, bütün bunları tamamen kendi çalışmalarımızla ve emeklerimizle becerebilir miyiz, yoksa kesinlikle bir ustaya, öğreticiye mi ihtiyacımız vardır?

İnsanlar dünyaya ilk geldiklerinde, onların ellerinden tutup hayatı anlatacak mentorlara sahip değillerdi. Hangi bitkileri yiyebileceklerini, hangilerinin zehirli olduğunu, nasıl barınak yapabileceklerini anlatan biri olmayınca; kendileri deneyerek ve başarısızlıklardan ders çıkararak öğrendiler. Öğreticisi olmayan birinin en büyük öğreticisi kendi başarısızlıklarıdır. Daha sonra bu insanlar fark ettikleri bu bilgileri çocuklarına anlattılar, onlar da kendi çocuklarına ve bu süreç böylece devam etti. Bu sefer mentorlar ebeveynler oldu ve her nesil diğer nesile bilgi aktardı. Aslında, günümüzdeki dünya tamamen bilgi birikimlerinden oluşmuştur. Etrafımızdaki herkesten ve her veriden bilgi öğreniyoruz.

Tüm bu öğrenme süreci, biz bebekken başlar. O zaman, bu bakış açısından bakarsak kesinlikle bir ustaya ihtiyacımız vardır. Bebekler ellerini ocağa basmamaları gerektiğini bilmezler ve böyle tehlikeli bir şey yapabilirler. Bununla beraber, çok küçük bebekler ellerini bir daha ocağa basmamalarını anlayabilecek zekaya bile sahip olmayabilirler. Eğer en temel öğrenme sürecinden bahsediyorsak herkes ona hayatı anlatacak bir kişiye muhtaçtır.

Fakat, tüm bunları geçip daha genel durumlardan bahsediyorsak – mesela, bir dil öğrenme, bisiklet sürme veya metro kartına para yükleme gibi – biraz daha açık görüşlü olabiliriz. Hiçbir ustamız veya rehberimiz olmadığında bize bilgi verecek en büyük iki yöntem vardır: gözlem ve kaynaklardan yararlanmak. Bir makineden nasıl bilet alabileceğimizi anlamıysak etrafımızdakileri inceleriz ve biz de onlar gibi yaparız. Aslına o insanlar bizim kısa sürelik rehberimiz olurlar. Toplumda kabul edilip edilmeyen davranışların ne olduğunu anlamak için başka insanların belli durumlarda ne yaptığını gözlemleriz. İkinci yöntem ise başka kaynaklardan yararlanmaktır. Bu durumda ise kitaplardan, internetten veya ansiklopedilerden bilgi alırız. Böylece bizim mentorlarımız yazarlar olur. Bir belgeyi nasıl yazacağımızı bilmiyorsak internetten araştırır ve ona göre yazarız.

Peki, bireysel yapılan bir öğrenme ile bir usta sayesinde öğrenilen bir bilginin farkı var mıdır? Bugün çoğu şeyi kendi kendimize öğrenme lüksüne sahibiz. Yabancı dil öğrenmek istediğimizde “kendi kendine öğren” kitaplarından alabilir ya da internette var olan sayısız siteden öğrenebiliriz. Bir mentora sahip olmamamın dezavantajı ise yanlışlarını tam olarak fark edememek, fark etsek bile doğrusundan emin olamamaktır. Enstrüman çalmayı öğrenen biri yanlış bir nota bastığında bunu fark etmeyebilir, ve tüm besteyi yanlış çalabilir. Bir usta, bu yanlışı hemen fark edip öğrencisini uyarır, ve doğru çalmasına yardım edebilir. Kısacası, mentorsuz öğrenmek kesinlikle mümkündür ancak bu öğrenmenin verimi ve hızı bir ustayla olandan daha düşük olacaktır.
Sonuç olarak, kesinlikle kendi kendimize öğrenmek mümkündür. Fakat, bir ustayı asla küçümsememeliyiz. Bir usta ile daha hızlı ve daha doğru öğreniriz ve bizim için de daha kolay olur.

(Visited 18 times, 1 visits today)