Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış.
Bu köyde, insanlar bütün işlerini , bütün ihtiyaçlarını kendileri yaparak hallediyormuş. Mesela küçük bir kız çocuğunun oyuncağa mı ihtiyacı var, kendi yapıyormuş. Sebze mi yemesi gerek kendileri yetiştiriyormuş. Çünkü market yok, alışveriş merkezi yok, oyuncak mağazası yok. Unutulmuş bir yer olduğu için durumlar böyle…Teknoloji gelişmiş ama bu köyde yok.
Bu köye yolu düşen bir adam Ayşe adlı küçük bir kız çocuğundan iple ve kartonla yapılmış bir bebek oyuncağını görüp satın almak istemiş. Ama köydeki insanlar şöyle düşünmüş: “Biz bunlara emek verdik elimizde sadece bunlar var, bu eşyaları bizden alamazsın! İhtiyaçlarımızı kendimiz zar zor karşılıyoruz.” Ayşe aslında bunun bir iyilik olduğunu düşünmüş ve demiş ki ; “O adam bize para verebilir ve ihtiyaçlarımızı daha kolay karşılayabiliriz.” Köy halkı bu duruma karşı çıktığı için kendi düzenlerinde yaşamaya devam etmişler. Efsaneye göre köye giden kimse geri dönememiş.