“Acil durum! Mermi damara denk gelmiş, çok fazla kan kaybediyor .Derhal ameliyathane hazırlansın .”
Duyduğum sesle masadan kafamı kaldırdım. Ne zaman uyuyakalmıştım ben ? Saaten baktım, sabahın üçüydü. Biri fark etmemiştir umarım yoksa bu sefer gerçekten atılırdım buradan.
Üniversitenin son yılıydı. Stajyerlik yapıyordum. Sabahları okuldaydım , geceleri hastanede. Ayakta durmak için tek güvendiğim şeyse kahveydi.Belli ki artık o da işe yaramıyordu. Son zamanlarda çok fazla uyuyakalıyordum. Hastane, denizin kenarında küçük bi yerdi .Genelde çok ciddi vakalar gelmezdi . Özellikle de geceleri. Bu yüzden gece nöbetleri bu kadar yormuyordu beni – en azından bugüne kadar-.Hastanın götürüldüğü ameliyathaneye gittim. Küçük bi hastane olduğu için çok fazla doktor da yoktu. Bana ihtiyaç olabilirdi.Ayrıca bu işte gerçekten iyiydim. Yılın sonunda olduğumuz için sınavlar yaklaşıyordu ve ben derece ile mezun olacağımdan neredeyse emindim. Sınav döneminde olduğumuz için dersler çok sıkı tutulmuyor, sadece sınavlara odaklanılması için zaman yaratılıyordu ; ben de o zamanı genelde burada geçiriyordum . Küçük olsa da buradan öğrendiğim çok fazla şey vardı.
Ameliyathaneye girdiğimde durumun düşündüğümden de kötü olduğunu anladım. Mermi karaciğer atar damara gelmişti.Çok riskli bir noktaydı.Kalp cerrahlığı okuyordum bu yüzden daha da farkındaydım ciddiyetin.Dikkat dağıtmayacak ama ne olup bittiğini gözlemleyebileceğim bir yakınlıkta duruyordum. Yaklaşık dört saat boyunca gözümü kırpmadan izledim olanları.Ameliyat bittiğinde hasta odaya sevk edildi.Saat sekize geliyordu. Bu gece ufak kaçamağımı saymazsak neredeyse hiç uyumamıştım ama sanki yeni uyanmış gibi dinç hissediyordum kendimi. Elimdeki çoktan soğumuş kahveye baktım. Onun sayesinde değildi. Etkisinden çıkmadığım ameliyat sayesindendi . Açıkçası hastanın kurtulabileceğine hiç inanmıyordum ama olmuştu. Gerçi hasta hala uyanmamıştı ,ilaçların etkisinde olmalıydı. Çok geçmeden polisler geldi hastaneye. Yaralıyı alan doktorların ifadesini aldılar ama kimse onun hastaneye nasıl geldiğini bilmiyordu.Onu kimin vurduğuysa tam bir bilinmezlikti.Hastanedeki sayılı doktorlar polisle ilgilenirken yaralının odasına çıktım.Yatakta savunmasızca uzanmış bedenine baktım. Muhtemelen aynı yaşlardaydık. Ama belli ki yaşadıklarımız yaşlarımızdan çok daha farklıydı. Kaşları uyurken bile çatıktı sanki ya da ben uykusuzluktan bir şeyler uydurmaya başlamıştım.Serumunu değiştirdim. Tam odadan çıkmak üzereyken yan koltuğa bırakılmış kanlı kıyafetlerini gördüm ve pantolonunun ucundan sarkan küçük kayıt parçasını.Muhtemelen bakma hakkım yoktu ama kaç saat olmuştu hala çocuğu ziyarete gelen olmamıştı. Acaba haberleri mi yoktu? Ya da haberi olması gereken biri mi? Fikrimi değiştirmeden kağıdı aldım ve okumaya başladım. “Hemen beni ara!” yazıyordu, altında da bir numara vardı. Kağıdı da alıp odadan çıktım. Belki yakınıdır diye numarayı aramak için telefonumu çıkardım. Numaranın son rakamı silinmişti , okunmuyordu. Tek tek tüm sayıları denemeye başlamıştım ki telefonuma gelen çağrıyla ara vermek zorunda kaldım.Arkadaşım arıyordu. Sınava neden gelmediğimi sorunca donup kaldım. Saate baktım sınav biteli bir saat falan oluyordu.Nasıl unutmuştum? Fazlasıyla önemli olan sınavı unutmuştum. “Ben” unutmuştum.Bir hafta önce ne yediğimi,ilkokuldaki arkadaşlarımın doğum gününü bile unutmayan ben mezun olmam için gereken en önemli sınavlardan birini unutmuştum.
Apar topar okula gittim belki yapabileceğim bir şey vardır diye ama telefi sınavı gibi bir şansım yoktu tabii ki .Elim boş bir şekilde hastaneye geri döndüm. Aklım hala nasıl unutabildiğime takılmıştı.Aslında son zamanlarada ilk defa olmuyordu bazen uyumayı da unutuyordum sonra saçma sapan zamanlarda uyuyakalıyordum.Hep çok yoğun bir şekilde çalıştığım için olduğunu düşünmüştüm ama şimdi farkına varıyorum ki ben aslında uyumayı unutuyordum.Telefonumu almak için elimi cebime attım. Küçük kayıt parçası elime çarptı.Onu tamamen unutmuştum. Kaldığım yerden sayıları deneme başladım. Gerçekten şu an bu aptal numarayla ilgilendiğime inanamıyordum.Beşinci denemem de başarısız oldu. Ankesörden gelen “Böyle bir numara bulunmamaktadır.” sesinden bıkmıştım artık. Kalan son rakamı-bütün rakamları denemiştim- tuşlarken yazdığım numaranın kendi numaram olduğunu fark ettim.Kağıttaki el yazsısına baktım ,benimkine ne kadar da benziyordu.Zihnim bulanmaya başladı. Kapısı açık olan odadan yataktaki uyuyan çocuğa baktım. Yüzü neden eskisi kadar yabancı gelmiyordu artık bana?