Merhabalar, ben Ela…Bugün sizlere hiç unutamayacağım bir yolculuğumu anlatacağım. O zaman henüz 6 yaşımdaydım ve Kazakistan’da yaşıyordum. Tatil için Türkiye’ye gelmiştik. İlk başta İstanbul’a gittik ve İstanbul’da ailem ile pek çok yeri gezdim. Ama bunlardan en çok beni sevdiğim ve unutamadığım anımı Dolmabahçe Sarayında yaşadım.
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul’da boğazın hemen yanında çok güzel bir saraydı. Ama çok hüzünlü bir hikayesi olduğunu babamdan öğrenmiştim. Ne yazık ki, Atatürk 10 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayında ölmüştü. O kadar çok turist görmüştüm ki dünyanın her yerinden yabancı insanlar Dolmabahçe Sarayını ziyaret ediyordu. Ben de annem ve babamla sıraya girdik. Dolmabahçe Sarayı dışardan çok ihtişamlı görünüyordu. İçeri girince adeta kaybolacakmış hissiyatına kapıldım. Herkes Atatürk’ün öldüğü odayı görmek için sıraya girmişti. Biz de sessizce sıramızda ilerliyorduk. Hayatımda hiç bu kadar heyecanlanmamıştım doğrusu. Atatürk’ün öldüğü yatağın üstünde kocaman bir Türk bayrağı vardı. Kimse konuşmuyordu ve herkes çok hüzünlüydü. Her ne kadar Atatürk’ü görmesem de bende herkes gibi hüzünlüydüm.
İşte bu yüzden aklımdan ne zaman Atatürk geçse aklıma hep Dolmabahçe Saray gelir…