Ayşe, yaşlı ve bilge bir kadındı. Köydeki herkes ona danışır, onun öğütlerine başvururdu. Ayşe’nin bilgeliği ve iç huzuru, etrafındakilere ilham veriyordu.
Bir gün köyde büyük bir felaket yaşandı. Kuraklık, tarlaları kurutmuş, nehirlerin suyunu çekmişti. Köylüler ürünlerinin yok olacağı korkusuyla endişeleniyorlardı. Ne zaman yağmur yağacağına dair umutlarını kaybetmişlerdi.
Ayşe, köy halkının umutsuzluğunu ve kederini fark etti. Onların moralini yükseltmek için bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Eline aldığı bir testiyi doldurdu ve köy meydanına çıktı. Orada toplanmış olan herkesin önünde durdu.
Yavaşça, testinin içindeki suyu gösterdi ve şöyle dedi: “Bakın, suyun bu kadar az olduğunu görüyorsunuz. Ama biz bu kuraklığı aşacağız. Çünkü her ne kadar zorlu bir dönemde olsak da umudumuzu kaybetmemeliyiz.”
Köylülerin gözlerindeki umutsuzluk, Ayşe’nin sözleriyle biraz olsun hafifledi. Onlar, yaşlı kadının ne diyeceğini merak ediyorlardı.
Ayşe devam etti: “Bir zamanlar bir adam varmış. O da büyük bir felaketle karşı karşıya kalmış. Her şeyi kaybetmiş. Ama o, asla umudunu yitirmemiş. En karanlık anında bile, mumları üflediği zaman bir ışık doğabileceğine inanmış. Ve sonunda, o ışığı bulmuş.”
Köylülerin yüzlerinde bir tebessüm belirdi. Ayşe’nin anlattıkları, onlara ilham veriyordu.
Ayşe devam etti: “Evet, belki de zor zamanlardan geçiyoruz. Ama unutmayın ki, karanlık ne kadar derin olursa olsun, içimizdeki umut ve dayanışma ışığımızı hiçbir şey söndüremez. Şimdi hep birlikte dua edelim, umut edelim. Çünkü belki de en karanlık anımızda, yağmur bulutları açılır ve yaşam yeniden yeşermeye başlar.”
Köylüler, Ayşe’nin sözlerine katıldılar. Hep birlikte dua ettiler, umut ettiler. Ve bir mucize gerçekleşti. O gece, gökyüzü kara bulutlarla kaplanmıştı. Ancak sabah olduğunda, yağmur yağmaya başladı. Toprak canlanmaya, nehirler suyla dolmaya başladı.
Köy halkı, bu mucizevi olayın ardında Ayşe’nin bilgeliğini ve umut dolu sözlerini gördüler. Onun sayesinde, zor zamanlarda bile umutlarını kaybetmemeyi ve birbirlerine destek olmayı öğrendiler. Ayşe’nin “Her ne olduysa ben mumları üflediğim zaman oldu.” sözleri, artık köyün bir parçası olmuştu ve herkesin kalbindeki umudu canlı tutuyordu.