Bir zamanlar çok mutluydu Ezgi. Hayatından zevk alabiliyordu en azından. Arkadaşlarıyla arası iyiydi ve çoğu zaman onların oynadığı oyunlara katılır, gülüp eğlenirdi. Annesiyle ve kardeşiyle çok iyi anlaşırlardı. Yani uzun lafın kısası her şey çok iyiydi hayatında. Ta ki o kara habere kadar. Doktora gitmişlerdi. Sebebi ise Ezgi’nin artık hiç yemek yememesi, arkadaşlarının yanına hiç gitmemesi, ateş, halsizlik, kemiklerinin ağrıması, inatçı ve bitmeyen öksürükler… Annesi şüphelenip Ezgi’yi doktora götürdü. Doktor Ezgi’yi iyice muayene etmişti. Durumu kötü gibi görünüyordu. Çünkü doktor gözlerini annesinin gözlerinden sürekli kaçırıyordu. Annesi durumu anlamış gibiydi.
Doktor annesine bu durumu açıklamaya çalıştı ama çıkmıyordu dilinden. Doktorun tek bir şansı vardı. O da söylemek. En sonunda konuya girdi. Davetsiz bir misafirleri olduğunu ve iyileşme şansının çok az olduğunu söyledi. Aynı zamanda sakin kalmalarını, stres olmamalarını ve umutsuz olmamalarını söyledi. Ardından tedavi sürecini başlattı. Aradan 2 ay geçmişti. Ezgi’nin saçları artık yoktu ve teni bembeyazdı.
Daha sonra doktor annesini hastaneye çağırdı. Bu sefer doktorun gözünde küçük de olsa bir umut ve sevgi vardı. Bu bakış onlar için bir umut ışığıydı. Bu davetsiz misafiri uğurlamaya kararlıydı Ezgi. Evimize gelen her misafiri hakkıyla ağırlayıp uğurlamıyor muyuz zaten. Bu misafir çok önceden ağırlanmıştı ve artık uğurlanma vakti gelmişti. Doktor bu hayırlı haberi verdiğinde herkes çok mutlu olmuştu. Ezgi artık hayata daha farklı bakıyordu. Hayatın her anı onun için artık çok kıymetliydi. Siz de hayatınızın ve sağlığınızın kıymetini biliniz ve her anını dolu dolu yaşayınız. Sağlıklı günler…
UMUT İÇİN SAVAŞMAK
(Visited 627 times, 1 visits today)