O gün çok güzel bir gündü hava güneşli ve ılıktı. İlk iş olarak her zamanki gibi yüzümü yıkadım ve birazda kedilerimle ilgilendim. Annem beni kahvaltı için çağırdığında saat çoktan sabah on olmuştu bile. Kahvaltımı yaptıktan sonra annemle bir cumartesi klasiğimiz olan dizimizi izlemeye başladık. Dizinin bu bölümünü annemde bende çok sevmiştik, bölüm gerçekten şaşırtıcı, mükemmel ve sürükleyiciydi. Dizimiz bittikten sonra annem biraz spor yapmak için aşağıya spor salonuna indi. Annem bir yoga öğretmeni ve işinde en iyilerinden biri. Ben küçükken uzun yıllar boyunca hep bankacı olarak çalıştığı için beraber pek vakit geçiremiyorduk ama artık beraber olduğumuz için mutluyum. Annem spor salonunda vakit geçirirken ben de bahçeye çıkmaya karar verdim. Bahçemizde bulunan uzun, ağaçlar ve çiçeklerle çevrili yürüyüş yolunda dolanırken parkın etrafında bir ses duydum. Zar zor duyulan türden bir sesti bu. İçimden “bu yardım çığlığını bir tek ben mi duyuyorum?” diye geçirdim. Sesin kime ait olduğunu görmek için sesin geldiği yere doğru yürümeye başladım. Eski püskü bir parkta, yıpranmış aletlerin arasından geçtikten sonra yerde çimenlerin arasında küçük bir kedi yavrusu gördüm. Boyutu elimden bile daha küçüktü ve daha göbek bağı bile kopmamıştı. O an sanki bütün dünya sessizliğe bürünmüş gibiydi ve anlaşılan bir tek ben de duymamıştım, bir kaç arkadaşım daha oradaydı. Önce etrafta annesi var mı diye bir-iki saat bakındım ama sonuç tam bir hüsrandı. Ondan sonra da hemen annemi aradım ve gelmesini söyledim. Annem geldiğinde yanında sitedeki sokak hayvanlarıyla ilgilenen Müjgan Hanım da vardı. Anneme ve Müjgan Hanım’a durumu açıkladığımda Müjgan Hanım (kendisi ayrıca bir doktordur) kedi çok küçük olduğundan onu veterinere götürmenin pek doğru olmayacağını, onun yerine bu gece bizde kalmasının sonra da ona bir süt anne bulmamız gerektiğini söyledi. Hava da kararmaya başladığı için biz mecbur kabul etmek zorunda kaldık. Müjgan Hanım ne yapmamız gerektiğini bütün detaylarıyla açıkladı ve sonra bebeği beslememiz için bir şırınga ve bir kutu verdi. Annemin eve doğru ilerlerken bir şeyler mırıldandığı duydum ve sonra da “Umut” dedi. Ardından “Bence adı Umut olsun” diye devam etti. Eve döndüğümüzde kedilerimiz şaşkın bakışlarla kutuya bakıyorlardı ama tabi ki onlara Umut’u göstermedik. Benim ertesi gün boyunca okulum olduğu için ben yatıp uyudum. Sabah kalktığımda annem bütün gece ayakta durduğunu ve çok yorgun olduğunu söyledi ama buna rağmen çok mutlu görünüyordu. O gün ben okula gidince annem Umut’a bir süt anne bulmuş ve onu süt annesine bırakmış. O gün bu gün Umut çok mutlu.
UMUT
(Visited 45 times, 1 visits today)