Ülkelerin Yükselişi

Günümüzde devletler ekonomik ilerlemelerini hızlandırmak ve kalkınmayı sağlamak amacıyla çeşitli ekonomik düzenlere yöneliyorlar. Bu düzenlerden kimisi muazzam başarılara ulaşarak devletlerin refah düzeylerine pik yaptırsa da kimi ekonomik düzenler de devleti yıkılışın eşiğine getiriyor.

Devletlerin ekonomik düzenleri değişse de genel olarak düzenler arasındaki en büyük fark devletin seçtiği ekonomik düzenin kamu sektörüne mi yoksa özel sektöre mi yönelik olduğu oluyor. Günümüz dünyasında ise genel olarak devletler gün geçtikçe daha çok özel sektöre yöneliyor. Peki bu sektörlerden hangisi bir ülkeyi gerçekten kalkındırıyor?

Öncelikle bu sistemleri karşılaştırmadan önce şunun bilinmesi gerekir ki kalkınma kavramı denince akla ilk önce bir ülkenin parasının artması gelse de aslında durum bundan biraz daha farklı. Öncelikle bir kalkınmanın sürdürülebilir olması gerekir. Sürdürülebilir kalkınma üç açıdan değerlendirilir. Bu üç değer arasında bir denge sağlandığı zaman sürdürülebilir kalkınma gerçekleşir. İnsanların düşündüğünün aksine bu üç önemli faktörden yalnızca biri ekonomidir, diğerleri ise çevresel faktörler ve toplumsal faktörlerdir.

Özel sektör genel olarak toplumsal ve çevresel faktörleri yeterli miktarda önemsemeyerek kenara iter ve ekonomik faktörlere yönelir. Çünkü özel işletmelere göre çevresel faktörler ve toplumsal faktörler genel olarak dünyayı etkiler ve onlara çok minimal miktarda etkilerler oysa ekonomik faktörler doğrudan onların kar ve zararını etkiler. Bu yüzden özel sektöre bağlı ekonomilerin kalkınmalarına bakıldığında ekonomik açıdan kamuya kıyasla muazzam yükselişler görülür ve özel sektörün kamuya göre daha etkili olduğu yönünde bir kanı oluşur.

Kamu sektörü ise devlet kontrolünde olacağı için ekonomik faktörlerin yanı sıra toplumsal ve çevresel faktörleri de dikkate alır ve bu sayede sürdürülebilir kalkınma gerçekleşir. Belki ani ekonomik fırlamalar görülmez fakat devlet sınırları içinde halkın refah seviyesi yüksektir, doğa tahrip edilmemiştir ve adil bir düzen vardır ki bu durum özel sektöre dayalı devletlerin hoşuna gitmez ve aynı 1950-2000 yılları arasında olduğu gibi bu sürdürülebilir refah devletleri dış baskılarla bölünür ve yıkılır.

Özel sektör günümüzde dünya ekonomisinde baskındır, fakat aslında şu an kendi büyük çöküşünü hazırlamaktadır. Bunun en temel sebebi toplumu ve doğayı yok saymasıdır. Eğer toplum ve doğa güçsüzleşirse ekonomi de güçsüzleşir, çünkü ekonomide ticareti yapılan ve katma değer yaratan her şey doğadan gelir ve toplum tarafından işlenir, bu sebepten özel sektörler bir süre sonra batar ve üretim durur. Günümüzde de küçük işletmeler yavaş yavaş batmakta ve ekonomiyi yöneten zirve markalar yükselmelerine rağmen sayıları hızla azalmaktadır yani ekonomik güç büyük bir hızla tek elde toplanmaktadır.

Özel sektörün yarattığı bu durumun doğal sonucu ya doğanın bu şartları daha fazla kaldıramayarak bize sırt çevirmesi ve büyük bir sefalet dönemi sonrası yok oluş ya da toplumsal bir hareket sonucu dünya üzerindeki bütün ekonomilerin ortak bir kamusal düzene yönelişi olacaktır. Bu sebepten bir devleti aslında gerçekten kalkındıran ekonomik yöntemin yolu kamu sektörüne yönelmekten geçer.

(Visited 72 times, 1 visits today)