Ufak Bir Işık

Dünyada ki mutsuzluk, karmaşa herkesi esir almış bir durumda. İnsanlar en ufak şeylere büyük tepkiler gösteriyor, tahammül edemiyorlar, hoşgörü ise yok denecek kadar azalmış durumda. Peki bir girdap gibi büyüyen bu kısır döngünün, mutsuzluğun sebebi ne? Aslında bunun cevabı için çokta düşünmenize gerek yok, cevap basit: Ekonomik sorunlar, gelecek kaygısı insanları amansız bir umutsuzluğa, karamsarlığa ve kötü yollara sürüklüyor.

Dünyayı şekillendirmek için bir yetkim olsaydı elbette sorunun ana nedeni inip ilk önce eski eğitim düzenini yok ederdim. Daha ilkokuldan itibaren başlayan yarış atı gibi yetiştirilen ve baskı altına alınmış nesiller yerini yeteneklerinin, hayallerinin peşinden koşan, kendi fikirleri olan nesillere bırakırdı. Çocuklarının üzerindeki kendilerinden büyük baskıları kaldırırdım. Sanat mı okumak istiyor çocuk, ne güzel ki sanat okullarından dünyaya katılan yeni bir Beethoven, Van Gogh, Chopin’e! Bilim insanı olmak istiyorsa ona bilim insanları için olan bir lisede hipotezleri hakkında bir münnakaşa ortamı sağlanırdı. Herkes yetenekleri, istekleri olduğu yöne eğilirdi ve kendini değersiz hissetmezdi. Ayrıca küçük yaşlardan itibaren görgü dersleri koyardım ki insanlar daha kibar ve sabırlı yetişsin, ağaç yaşken eğilir sözünü baz alarak öğretmenleri de aynı özenle seçerdim. Öğretmenler küçük yaşlardan itibaren çocuklara sevgiyi aşılarlardı ki dünya sevgi ve saygı üzerinde dönebilsin.

Daha lisede başlayan gelecek, acaba iş bulabilecek miyim kaygısını ortadan kaldırmak için ise köklü bir devrim şart. Çeşitli ve daha geniş iş sahaları için ekonomik destek sağlardım genç girişimcilere. Zaten maddi durumu çok iyi olan büyük şirketlerin her işe burnunu sokmasına izin vermez küçük şirketlerin, yeni girişimcilerin de büyümesi için şans tanırdım. Ekonomik olarak rahat edicek vatandaşın suça yönelmesi de doğru orantılı olarak azalıcağında hatırlatmakta fayda var. Yeni iş sahaları insanların kendi potansiyelini fark etme ve kendini geliştirme isteğini de arttıracaktır elbet. Ayrıca ekonomik rahatlık kaosu biraz olsun azaltıp hoşgörüyü fazlalaştıracaktır.

Daha sert kanunlar getiridim, insan haklarına. İnsan haklarına karşı yapılanların cezalarını caydırıcı belirlerdim ki insanlar kendilerine çeki düzen versinler. Özellikle ahlakın bozulduğu bu dönemde tecavüzcülere hoşgörü göstermek bunu desteklemek demektir bu yüzden cezası idam olurdu. Sadece bu cinsel istismarcıların değil insanların emeğini sömürüp, haklarını yiyerek hainlik yapanların ve insan sağlığını hiçe sayarak yiyeceklere hile katıp kanser hastalığını ortaya çıkaranların da cezası belli. Sağlık hafife alınmamalıdır ve halka sunulacak her gıda sıkı bir gözetim altından geçirilirdi. Toplanan vergilerin savaş mağdurlarına, kimsesiz çocuklara, aç insanlara, eğitim alamayanlara, tedavi olmak için parası olmayan insanlara yardım etmek için bir kısmını ayırırdım. Haksız kazancı ortadan kaldırmayan çalışırdım. Irkçılık yapmanın da , kadın-erkek ayırmanın da cezası olurdu.

Görüyorsunuz ki dünya da değişmesi gerekenler saymakla bitmiyor, bu saydıklarım ve daha binlerce sayamadıklarım varken hala ufak bir ışık var aslında, çok ufak ama kim bilir belki bir gün bu karanlığın üstesinden gelebilir.

(Visited 94 times, 1 visits today)