Üçüncü Dizek

Evin önüne vardığında güneş çoktan batmıştı, etraf zar zor görünüyordu. İçinde yaşadığı harabeyi sanki ilk kez görüyormuşçasına baştan aşağı süzdü, kafasından geçenler gözlerinden okunuyordu. Eve girdi. Evin içi dışından farksızdı. Zemin katta bulunan odasına ilerledi, kendini zar zor yatağa attı. Yatağın karşısında duran bu ayna onu her gece huzursuz ediyordu, aynaya bakıp günden güne solan bedeniyle bir kez daha yüzleşti. Sanki ayna da onu izliyor, haline üzülüyordu. Başını yastığa koydu, bu gece ağlamak istemiyordu, göz yaşlarına hakim olmaya çalıştı ama babasının yüzü gözünün önünden gitmedi. Eski güzel günleri yad ederken uyuyup gitmişi. Sabahın ilk ışıkları tereddüt etmeden camdan içeri girdi, zaten arkada çalan bu iğrenç melodiyle uyuması çok zordu. Sabahları müzik eşliğinde uyanmak hoşuna giderdi ama bu sabah çalan müzik kulaklarını tırmalıyordu. Dilek bu sese daha fazla tahammül edemeden yatağından kalktı. Elini yüzünü yıkayacak enerjiyi kendinde bulduğu nadir sabahlardandı. Mutfağa doğru ilerlerken salonda duran annesine ellerini tuşlardan çekmesi için yalvarır bakışlar attı. Annesi gülümsedi, bu hayatta en sevdiği şeylerden biride annesini gülerken görmekti. Ne de olsa yaşanan onca şeye rağmen kızı için her zaman dimdik durmaya çalışmıştı. Kahvaltı masasına oturduklarında annesi artık Dileğin kafasını meşgul tutacak bir hobi edinmesi gerektiğini söyledi. Her ne kadar istemese de annesini dinlemenin iyi bir fikir olacağını düşündü, sabahki faciadan sonra artık bu evin yeni bir müzisyene ihtiyacı olduğunu söylerken gülüşünü tutamadı. Bu fikir annesini oldukça heyecanlandırmıştı. Dileğin sofradan kalkmasıyla kendini piyanonun başında bulması bir oldu. Çok geçmeden yanına gergin yüz hatlarıyla dikkat çeken bodur bir adamın yaklaştığını gördü,You Reap What You Sow siması tanıdık gelmişti. Yabancılardan hoşlanmamasına rağmen bu adama daha tanımadan sempati duymuştu. Bu geveze adam tamı tamına bir ders saati boyunca kendisini tanıtmış, Dileğin tek kelime etmesine izin vermemişti. Dileğin ilgisinin peyderpey yüzünden silindiğini kendiside fark etmiş olacak ki bir parça çalarak dersi bitirme kararı aldı. Bitirdiğinde yüzündeki büyülenmiş ifadeyi görmek için Dileğe döndü, bir kaç saniye oluşan sessizlik ardından Dilek sessizliği bozdu ”Üçüncü dizek.”Boş gözlerle kendisine bakan adamı gördüğünde ”Üçüncü dizek ikici dolabı yanlış çaldınız.” diyerek düzeltti. Ellerini usulca piyanoya yerleştirdi, parmaklarını basmaya başladığında sanki elleri bedeninden ayrıymışçasına dans ediyorlardı, Dilek bunca zamanın ardından ilk kez kendini ayakta hissetmişti, ilk kez tekerlekli sandalyeye olan mahkumluğunu bir an olsun unutmuştu, ilk kez babasını ve özgürlüğünü kaybettiği o gecenin aklını yemesine izin vermemişti. Dilek ilk kez o an kendisini suçlamayı bırakmıştı. Bitirdiğinde arkasını döndü. Şaşkınlık ve gurur duyan o bakışlarla karşılaştığında kendini tutamadı. Sanki babası o an yanındaydı, onun yerine çalmıştı. Sarılmak için ona koşan annesine sımsıkı sarıldı, üstünde oturduğu o tekerlekli sandalyenin yükünü artık hissetmiyordu.

(Visited 86 times, 1 visits today)