Üçlü Uyum

Uyandığımda zayıf bir ışık hüzmesi göz kapaklarımı aralamaya çalışıyordu. Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Sabah bütün güzelliğiyle kendi gösteriyor ve yeni güne nazikçe selam veriyordu. Perde sonuna kadar açılmıştı. Pencerem ise azıcık aralıktı. İçeriye de hafif bir esinti giriyordu. Yumuşak esinti yanaklarımı okşarken kapım tıklatıldı. İçeri giren annemdi. Kahvaltının hazır olduğunu söyledi ve kapıyı geri kapattı. Yatakta biraz gerindikten sonra banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım.

Mutfağa geldiğimde herkes masanın etrafına oturmuş bana bön bön bakıyorlardı. Masanın üstünde ise tek katlı, üstünde bir sürü küçük küçük çikolata parçacıklarının bulunduğu ve arasında ince ince kesilmiş çilek bulunan bir pasta duruyordu. Bugün benim doğum günümdü! Halbuki aklımdan tamamen çıkmıştı. İçimdeki huzur yerini sevince ardından da büyük bir coşkuya bıraktı. Hemen masanın başına geçip pastanın üstünde bulunan üç mumu üfledim. Dilek tutmadım. Çünkü artık dileklerin kendiliğinden bir pastayı üfleyerek gerçekleşmeyeceğini biliyordum. İnsanın çalışması gerekiyordu dileğin gerçekleşmesi için. İşimiz bir muma kaldıysa zaten bir dilek kurtaramazdı maalesef bizi. Bir anlığına da olsa daldığım bu düşüncelerden sıyrıldım ve mutlulukla pastamı yemeye başladım.

Tabaklar masadan kaldırıldıktan sonra ablam masaya sarı renkli ve orta boyutlarda bir kutu koydu. Doğum günü hediyemin olduğunu anlayınca sevincim daha da arttı. Kutuyu açtığımda içinde mavi ve mor karışımı renginde küçük küçük biblolar vardı. Tek tek bakmak için elime ilk bibloyu aldım.

Bu, küçük bir bisikletti. Bisikletleri ne kadar sevdiğimi bilmiş olacaklar ki bana bunu hediye etmişlerdi. Biblo; bana eski yaz akşamlarını, kışın güneşin batmaya yakın olduğu zamanları, yaz arkadaşlıklarını, bahardaki ağaçların ve yolların o güzel ahengini ve sonbahardaki ıslak yolları hatırlattı. Bisiklet benim için çok önemli olup aynı zamanda çoğu anımın da bir parçasıydı. Arkadaşlarımla köpekten kaçtığımız zamanlar, yazın okul derdi olmadan sakince müzik dinlerken yokuş aşağı salına salına inmek, yağmurlu yollarda az kalsın arabaya çarpacakken son anda kurtulmak… Bunlar paha biçilemez anılardı. Ne kadar basit ve sıradan olsalar da hayatımdaki en huzurlu olan zamanların bir göstergesiydiler aynı zamanda.

Kutudan aldığım ikinci biblo ise buluttu. Sadece bir bulut. Baktıkça yine basit ama mutlu anılarım canlandı. Yağmur, kar, şimşek, kapalı bir hava ve dolu beni hemen pencerenin önüne götürebilecek olaylardandı. Bu hava olaylarının başladığını gördüm mü hemen pencerenin önüne kurulur ya da elverişli olduğu zaman kendimi hemen dışarıya atardım. Yağmur ve bulut benim için karamsarlıktı fakat karamsarlık her zaman kötü bir şey değildi benim için, havanın oluşturduğu o karanlık atmosfer bana huzur verirdi, hava ne kadar karanlıksa ben de o kadar hayran kalırdım bu güzelliğe. Şimşek ise iki bulutun biz dünyalılara havasını attığı fakat yanlış anlaşılmadan dolayı bizi korkuttuğu gibi anlaşılan hayran kaldığım bir olaydı, devam etmesi için içten içe istek duyardım. Kar benim için saf sessizlik demekti. Kışın kar yağarken etraf sonsuz sessizliğe bürünür, kar herkesi etkisi altına alırdı, beyaz taneciklerini birer birer aşağıya yollayarak zarifliğini gösterirdi. Bu hava olayları sonucunda bazı bölgelere kötü olaylar olsa da ben yine de bu sırada hoş güzelliğe kitlenir kalırdım. Bulutun anlamı çok büyüktü bende kısaca.

Üçüncü ve son olan biblo ise bir müzik çalardı. Müzik herkesi etkilediği gibi beni de baştan çıkaran müthiş bir oluşumdu. Sevdiğim şarkıların ezgisine saatlerce takılı kalır, etkisinden çıkamazdım. Müzik, bana bisiklet ve bulut gibi bir sürü anılarımı hatırlatırdı. Şarkıda geçen bir kelime bile içimdeki duyguları uyandırmaya yetecek derecede etkileyiciliğe sahipti. Bazen sadece melodi sakinleşmeme ve huzur dolmama yeterdi.

İşte bu üç biblo bana verilebilecek en güzel hediyelerdendi. Hayatımın baş köşesine koyduğum bu üç sembol, benim için bir sürü anıyı ve duyguyu uyandırmaya yetiyordu. Aileme teşekkür ettikten sonra kutuyu özenle kapattım ve bibloları penceremin önüne teker teker dizdim. Üçü birlikte beni tamamlıyordu. Ve umarım tamamlamaya da devam edecekti.

(Visited 20 times, 1 visits today)