Bugün uçağa biniyorum. Elbette heyecanlıyım. Ama uçaktan biraz korkuyorum. Uçak yeni havalanmıştı, yapılan anonslarla irkildim. Duyduklarıma inanamadım. Uçağın motorlarından biri bozulmuş. Düşme ihtimalimiz yüzde doksanmış. Annem ve babam çok ürktüler. Yok öyle benim için değil. Annem makyaj malzemelerinin çantasından açılıp dökülmesini istemiyormuş, babam ise telefonunun kırılmasını. Ben ise kendime bir şey olur diye korkuyorum. Aynı zamanda bütün çalışanlar uçakta panik halindeydi. Bence boşuna uğraşıyorlardı.
Anneler çocuklarına “Tamam bir şey olmayacak yavrum. ” diyordu. Çocuklar ağlıyor, pilot anonslarla insanları sakinleştirmeye çalışıyor ama insanlar pilotu dinlemiyordu. Annem “Off! Neden bu uçağı ayarladım neden?” diye sızlanıyor. ”Anne bir şeyin yok değil mi?” dedim. ”Ayy! Siz bu soruları sormazsanız olmaz değil mi çocuğum?” dedi annem. Babam telefonuna bir can yeleği isterken ben babama, ”Baba bize ne olacak? Baba pilot sorunu çözer mi?” gibi şeyler soruyordum. Sonunda babam dayanamayıp bağırarak “Sus artık!” dedi. Uçak bu sırada çok sarsıldı. Annem korkudan havaya sıçradı. ”Mustafa ne yaptın sen?” dedi. Babama kızan annem uçağı sallamıştı. Keşke yanımda Harry ve Hermonie olsaydı. Onlar benim kedilerim. Neyse konuya dönelim. Sonra pilottan bir anons aldık. ”Sevgili yolcular uçak düşebilir can yeleklerinizi takınız.” dedi. Uçak yana kayıyor. Düşeceğiz ve yaralanacağız. Sonra hastaneye gideceğiz. Bacağımı, kolumu, elimi, her yerimi saracaklar. ”Kızım uyan hadi geldik.” dedi annem. “Anne bana ne oldu bacağım kırıldı mı?” dedim. “Kızım anneannenlere geldik.” dedi. Uyurken rüya görmüşüm. Oh! İyi ki sadece rüyaymış.