Bora, 15 yaşında liseye giden bir çocuktu. En büyük hayali pilot olmaktı. Şimdilik sadece bir uçağı yakından görmek istiyordu ama büyüdüğünde mutlaka pilot olacağına inanıyordu. Bu hedefi için şimdiden çalışmaya başlamıştı.
Odasında uçak bibloları biriktiriyor; pilotlukla ilgili internette bulduğu her sayfayı, her bilgiyi dikkatle okuyordu. Hatta uçak simülasyon oyunlarında daha gerçekçi bir deneyim yaşayabilmek için özel uçak araç gereçleri bile satın almıştı. Araştırmalarına göre, 16 yaşında pilotaj eğitimi alabiliyordu ve bu eğitim hiç de kolay değildi. Çünkü dört yıl süren bu eğitim tamamen İngilizceydi.
18 yaşına geldiğinde ilk kez uçak kullanabilmek için lisans eğitimine başlayabilecekti. Bunun için İngilizcesinin, matematiğinin ve fiziğinin çok iyi olması gerekiyordu. Bora da bu derslere özellikle daha fazla çalışmaya karar verdi.
Aylar geçti, yıllar geçti… Bora büyüdü ve lisans eğitimini tamamladı. Ancak hâlâ hayalini kurduğu uçağı uçurabilmek için yeterli lisansı yoktu. Daha fazla çalıştı, eğitimlerini başarıyla tamamladı ve nihayet hedeflediği noktaya ulaştı.
En çok uçurmak istediği uçağı nihayet yakından görebilecekti. O an, kalbinin yerinden fırlayacağını hissetti. Arkadaşlarına bu unutulmaz anısını anlatırken gözleri parlıyordu:
“Onu karşımda gördüğümde kalbim yerinden çıkacak sandım.” dedi heyecanla.