Bugünün en önemli kişiliklerinin kimler olduğunu hepimiz biliyoruz aslında. Ne iş yaptıklarını, ne kadar zengin olduklarını, neler başardıklarını… Ancak çoğumuz bu insanların neler başaramadıklarını bilmiyoruz. Bu kişiliklerin başardığı işler sizin bakış açınızdan imkânsız gibi gözükebilir. Peki, gerçekten imkânsız mı? Bir daha düşünün.
Güney Afrika’da doğdunuz, ortalama bir hayatınız var. Şu çocukluk halinizde en çok ilgilendiğiniz şey kendi icatlarınızı geliştirmek ve onları denemek. O kadar konsantre olmuşsunuz ki icatlarınıza, kimseyi duymuyorsunuz- tam anlamıyla. Anne babanız sizi doktora götürüyor kulağınıza baktırmak için. Siz 10 yaşındayken boşanan anne ve babanızın fırtınasından kaçmak için kendinizi bilgisayara veriyorsunuz. Kendi oyununuzu yaratırken aynı zamanda da biraz içe kapanık olduğunuz için okulda şiddet görüyorsunuz arkadaşlarınızdan. Peki siz ne yapıyorsunuz? Karate öğreniyorsunuz kendinizi savunmak için. Güney Afrika’daki askeri zorunluluktan kaçıp Kanada’ya giderek üniversite okuyorsunuz ve ilk şirketiniz ZIP2’yi kurduktan dört yıl sonra üç yüz milyon dolara satıyorsunuz. PayPal, SpaceX, Tesla gibi şirketler kuruyorsunuz. Tutkunuz sayesinde Güney Afrika’dan dünyanın en zengin insanları listesine… İmkânsız mı? Bir daha düşünün.
Daha 4 yaşındayken Tennessee kentinin bataklıkları ve iğrenç neminden büyüleyici ve temiz California’ya taşınıyorsunuz. Daha erken yaşlarda yaratıcılığınızın ne kadar güçlü olduğu anlaşılıyor. Ancak anneniz, ona anneler gününde verdiğiniz mektuplardan biraz rahatsız çünkü pek üzücü birer hikâye yazıyorsunuz. Okulda ilginiz çeken tek ders tarih çünkü film senaryolarına benziyor. Hayatınız film izlemek, piyasayı takip etmek olmuş. Yetişkin filmleri sinemalarında yer gösterici olarak çalışırken aynı zamanda da oyunculuk dersleri alıyor, bir yandan da ilk senaryonuzu yazmaya çalışıyorsunuz. Rezervuar Köpekleri filminiz ile ışıltılı Hollywood’a giriş yapıyorsunuz. Ucuz Roman, Kill Bill, Jackie Brown, Django: Zincirsiz gibi filmlerle sinema tarihine adınızı yazdırıyorsunuz. Tutkunuz sayesinde Tennessee bataklılarından Hollywood Şöhret Yolu’na… İmkânsız mı? Bir daha düşünün.
Amerika’da ırkçılığın dorukta olduğu zamanlarda siyahi bir bebek olarak, bir siyahi mahallesine afro-amerika kültürünün beşiği Compton’da doğdunuz. Daha küçüklükten beri hikâye yazmayı, öyküleme yapmayı çok seviyorsunuz. Etrafınızın çetelerle dolu olmasına rağmen siz onlardan olabildiğince uzak durarak asıl ilginiz olan müziğe yoğunlaşmaya çalışıyorsunuz. Sizi etkileyen en büyük akım da o zamanlarda inanılmaz bir popülerliğe ulaşan hip-hop kültürü. Okul hayatınızda da inanılmaz başarılı olsanız da sizi müziğe ve rap kültürüne çeken yanınızı susturamıyorsunuz. 16 yaşında çıkardığınız amatör rap albümü ile de TDE firması ile ilk imzanızı atıyorsunuz. Section.80 adlı albümünüzdeki inanılmaz başarılı performansınızdan sonra dünyaca ünlü prodüktör Dr. Dre’nin ilgisini çekiyor ve onunla kariyerinize başlıyorsunuz. Şarkılarınızda ırkçılık, politika ve azınlık hakları üzerine tartışmalı sözler yazarak kendinizi ifade ediyorsunuz. Good Kid, M.A.A.D City, To P…p a Butterfly ve DAMN albümleriniz ile 2010lar müzik piyasasına damganızı vuruyorsunuz. Tutkunuz sayesinde fakir ve şiddet dolu mahalleleri de yanınızda götürerek, örnek oluşturarak, etrafınızdakileri yükselterek ve davanızı savunarak dünyanın en çok dinlenenler listesine, Pulitzer ödüllerine ve başarılara… İmkansız mı? Bir daha düşünün.
Hayalleriniz size çok uzak geliyor olabilir, şu anki imkanlarla ne yapabilirim diye düşünüyor olabilirsiniz; “Ben bunu asla yapamam!”, “İstesem de yapamam!”, “Yapsam da bir işe yaramaz!” gibi cümleler ile kendinizi avutmaya çalışıyor olabilirsiniz. Bence bu bir hastalık ve iki tedavisi var: oturduğunuz yerden kalkıp bir şeyler denemek ve tutkunuzu takip etmek.