Sonbahar’dan başka hiç bir ayı çekilmez Ankara’nın. Ankara’da görebileceğiniz en güzel renktir turuncu. Eylül’ün ortalarına doğru yere doğru süzülen turuncuya çalan renkli yaprakları görebilirsiniz.Yağmur da yağdı mı anlarsınız ne kadar harika bir mevsimde olduğunuzu.Bereler takılır içler ısınır ancak asıl içleri ısıtan giydiklerimiz değil karşısında bulunduğunuz tabloları aratmayan görüntüdür.Bir kere Ankara’nın sonbaharını yaşarsanız başka mevsimlerine katlanamazsınız.Bükük kanatlı bir kuş gibi süzülür yapraklar.Herhangi bir parkta da otursanız, evinizin en ılık köşesinde de uzansanız fark etmez. Camdan bakınca yine anlarsınız huzurun yakın olduğunu.Trafik,gürültü yine vardır ama yine de hala oradadır huzur.Alırsınız elinize sıcacık bir şeyler oturursunuz.Üniversiteli öğrencilerin telaşı,seyyar satıcıların sesleri,korna sesleri,güvercinlerin kanat çırpışları.Hepsi bir uyum içindedir, sanki bir müzik gibi.Şehrin parçasıdır ve bütünleşmiştir.İnsanlar da fark yaratır sonbaharda.Yazın sinirlendiren sıcaklığı gitmiştir, bu yüzden de insanlar daha sakin daha güler yüzlü bir tavır sergilerler.Sonbaharı sevmeyenler içinse bir yıkımdır.Benim gibi insanların aksine, bu insanlar huzursuzlaşır ve genelde bu tür insanlar yazın tamamını eğlenerek, güzel bir tatil köyünde geçiren bireylerdir.Şahsen ben bu insanları asla anlayamam. Bir banka otursam yavaştan çiseleyen yağmuru seyrederdim mesela.Yazın şu sesi duymayı bile özlüyorum pıt,pıt,pıt.Havayı içime tıka basa doldurmak istiyorum ve derin bir nefes alıyorum.İşte o zaman sonbaharı iliklerime kadar hissediyorum.Başımdan parmak uçlarıma kadar her anını hissediyorum sonbaharın.Çocukların su birikintisine basma isteğini, kırılan yaprakların hışırtısını.Sadece bunun için değil sırf diğer mevsimlerden çok farklı olduğu için bile seviyorum.Her anını istesek de istemesek de yaşatıyor.Kaçsak da yakalıyor bizi ve kendi büyüsüne kapılmamızı sağlıyor.Ve sonra bitiyor. Sanki hiçbiri yaşanmamış gibi en basit olaylar da arkada kalıp unutuluyor.Nasıl geçtiği bile anlaşılmıyor. Hepsi bir anda oluyor, göz açıp kapayıncaya kadar,sadece üç ay sürüyor,sadece doksan gün.Kış geliyor, kar yağıyor ve karlar eriyor.İlkbahar, Yaz demeden yine geliyor.Sanki hiç gitmemiş de bizi bir köşeden izliyor gibi.Yüzümüze gülüyor,gitmedim diyor.Ve bunlar olurken aslında hiç birimiz farkına olmuyoruz.Sıradan bir mevsim gibi bakıyoruz. Ama o bizi çok eski bir dost gibi selamlıyor. Her seferinde aynı esintiyle.Ve ilk yaprak düşüyor yağmur çiseliyor hava soğuyor.Kış yine geliyor.Ama sonbahar yine orada oluyor.Annelerinden gizli su birikintilerine atlayan çocuklara göz kulak oluyor.Senelerce yaşanmaktan yorulmuş gibi değil de, her yaşanışta yenileniyormuş gibi.Aslında biz diğer mevsimleri yaşarken usulca göz kırpıyor bize.Ben buradayım diyor,ben buradayım.