Zamanın Değişimi

  1978’li yıllarında doğan profesör Onur 46. yaş gününde bir sır keşfetti. “Eğer zamanı ileri sarabilirse zamandaki farkı ve solucan deliklerinin gerçekliğini kanıtlayabilirdi. 31 Mayıs geldi çattı artık zaman makinesinin icat vakti gelmişti icat için en gizli malzemeler lazımdı fakat en önemli kısmı teknolojiyi teknolojiye karşı kullanmaktı. İcadın yapımı tamamdı fakat zamanı nasıl çalıştıracağını hala bilmeyen profesör Onur bir telefon açtı. ”Alo, merhaba ben bey ıııı…” somurtkan şey bir zaman makinesi yapmak istiyorum diyelim bunu yaptım o okey fakat zamanı nasıl hareket ettireceğim. ”Zaman çok kıymetlidir ve teknolojiyi teknolojiye karşı kullanmak önemlidir.” Dedi. Telefonun karşısındaki Einstein’ın oğlunun oğlunun eşinin kocasının oğlu Beinstein Profesör Onur’un ne dediğini anlamamıştı, en sonunda Profesör Onur yalan söylediğini kendisinin Profesör Onur olduğunu söyledi. Beinstein biraz kızgın biraz kafası karışık şekilde ona bir saat eklemesini söyledi. Profesör Onur saati eklemek için aptülyeye (atölyeye) koştu, saati ekledi ve içinde 3’e kadar saydı (1,2,3…). Gözünü açtı karşısında duruyordu işte zaman makinesi hazırdı zamanı 2024 yılına aldı kapsüle girdi içinden 3’e kadar saydı (1,2,3…) bir güm, bir bom, bir sis patlamasıyla kapsül farklı bir zamana geçiş yaptı. Profesör Onur saate baktı fakat kolu boştu Profesör Onur o zaman anladı zamanda ileriye yolculuk yapmak yerine zamanda geri yolculuk yapmıştı. Profesör Onur etrafına bakındı etraf çok ıssız ve sessizdi Profesör Onur ürkek bir şekilde yürümeye başladı, yolda bir meyhane gördü içeri girdi içerisi tıklım tıkıştı. Profesör Onur bir bardak bira istedi fakat hiçbir şey değişmedi her yer olduğu gibi aynıydı, insanlar konuşmaya devam ediyordu. Profesör Onur anladı ki insanlar onu ne duyabiliyordu ne hissedebiliyordu. O sırada Profesör Onur’a doğru biri yürüdü Profesör Onur gözlerini kapattı, fakat adam içinden geçmişti Profesör Onur bir oh çekti. Sonra bir otel bulması gerektiğini fark etti cebine baktı, cebi bom boştu. Profesör ”Bundan sonra Profesör Onur’a sadece profesör diyeceğim hemen meyhanenin kasasından biraz para aldı sonra iade ederim.” deyip geçti. Yolda Pansiyonum Pansiyon adında bir pansiyon gördü içeri doldu boş bir oda buldu kapıya bir örtünün içinde duran paraları astı ve şu notu yazdı. “Doludur, lütfen paranızı alın”. Pansiyonum Pansiyonun sahibi odaların boş olup olmadığını kontrol ediyordu en son profesörün odası olan 90 numaraya girecekti ki kapıdaki parayı ve notu gördü ama sonra neyse deyip parayı çaldı unutmadan kapının altından menüyü attı. Profesör menüyü gördü hemen hamburger söyledi, kısa süre sonra hamburger geldi. Profesör afiyetle hamburgerini yerken bir yandan gaste okuyordu gastenin sayfasını çevirmişken bir yazı gördü “Kurtuluş savaşında Yunanistan, Fransa, İngiltere, İtalya, Ermenistan Türkiye’ ye saldırı başlattı fakat Atatürk pes etmeyeceğini söyledi ve geldikleri gibi giderler dedi sizce gidecekler mi yoksa Türkiye elimizden mi kaçacak lütfen gazetemizi takip edip haberleri öğrenmeye devam dedi”. Profesör bir anda heyecanlandı ama sonra uyumaya karar verdi. Sabah olduğunda profesör neşeli bir şekilde uyandı yolda yürüyordu sonra bir bomba sesi duydu sonra bir değil iki bomba, sonra iki değil üç bomba derken bir sürü bomba patlamaya başladı. Profesör hemen bir eve girdi içeride bir sürü asker vardı ama en önemlisi Atatürk oradaydı önce imza istemek geldi aklına fakat sonra ”Saçmalama be!” dedi kendi içinden. Atatürk profesör olduğunu bilmediği profesöre yaklaştı ve “Hey sen, asker bu nasıl bir kıyafet giyin çabuk, birazdan Kurtuluş Savaşı’ nı yenmeye gideceğiz” dedi. Profesör kekeledi fakat ne yapacağını bilemediği için olduğu yerde öylece kaldı sonra isteksizce hazırlandı. Atatürk herkesi çağırdı ve planı anlattı…Kurtuluş için savaşmaya başlamışlardı ki Profesör Onur yanlışlıkla rakipleri sanıp bütün Türk Askerlerini öldürdü sona bir tek Atatürk kalmıştı ve profesörü uyarmaya gelmişti ki profesör ona da ateş etti. Kurtuluş Savaş’ ı bitmişti düşmanlar Türkiye’ yi elimizden almıştı. Profesör gizlice kaçıp pansiyona döndü fakat herkes ona ters ters bakıyordu profesör anladı ki herkes onun ne yaptığını biliyordu. Profesör yatağına çıktı gözlerini kapatıp 2025 yılına dönmeyi hayal etti sabah uyandığında kendini kendi aptülyesinde(atölyesinde) buldu. Fakat artık Türkiye’ de çokça Türk kalmıştı çünkü Kurtuluş Savaşı’ nı kaybetmişlerdi. Bu nedenden dolayı artık ülkemizde demokrasi yoktu. Profesör hemen Beinsthein’ı aradı ne yapabileceğini sordu Beinsthein ona sanki hiç bir şey olmamış gibi davranıp uyumasını söyledi fakat bunun işe yaraması için iki kuralı vardı bunlar şunlardı;

1)Zaman makinesini yok et

2)Sana vermek üzer olduğum tozu yatmadan hemen önce yastığına bir tutam dökmesi.

Profesör hemen kabul etti eline bir çekiç aldı zaman makinesini yok etti ve biraz üzülse de ülkesini kurtarmalıydı ve ayrıca ertesi gün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ydı.2 saat sonra profesör tozu almaya Beinsthein’a gitti, eve döner dönmez hemen yastığına  bir tutam döktü fakat yetmediğini düşünüp iki tutam daha ekledi. Sabah olduğunda hemen etrafına bakındı. Uçan arabalar vardı profesör üç tutam döktüğü için geleceğe gitmişti akşam olunca yastığına bir tutam tozdan döktü. Uyudu uyandı sabah oldu profesör gözlerini heyecanla açtı sonunda iki bin yirmi beşe gitmişti, ama üzgün olduğu bir şey vardı onu siz tahmin edin…

Eğer 29 Ekim Cumhuriyet Bayram’ı dediyseniz doğru bildiniz. Umarım anlattığım hikayeyi beğenmişsinizdir bana bu hikayeyi büyük, büyükannem anlatmıştı. Görüşürüz Profesör Onur.

(Visited 2 times, 2 visits today)