Ülkemiz, ne petrol ne de su açısından zengin bir ülke sayılmaz. Kişi başı yıllık 1400 litre su bulunuyor ve bu rakam düşmeye devam ediyor. Tüketim artış hızı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’deki petrol de 16 yıl içerisinde bitecek. Yine de hayal kurabiliriz, değil mi? Türkiye’nin petrol ve su cenneti olduğunu hayal edelim. Hatta bunu daha eğlenceli hale getirelim: bu iki kaynaktan sadece birini seçebilirsiniz. Hangisini tercih ederdiniz? Ülkemizin kalkınmasında önemli bir rol oynayacak olan petrol mü, yoksa yaşam kaynağı su mu?
Çoğunuzun su diyeceğinin farkındayım. Ama petrolü seçerseniz de sizi suçlayamam. Petrolün günümüzde en çok kullanılan enerji kaynaklardan biri olduğunu biliyoruz. Arabalarda kullanılan yakıtların çoğu (benzin, dizel akaryakıt, LPG gibi) petrol işlenerek elde ediliyor. Hayatımızın her alanında kullandığımız plastiğin de petrolden elde edildiği de unutulmamalıdır. Buna ek olarak petrol yenilenebilir bir enerji kaynağı olmadığından gün geçtikçe azalmakta ve bu azalmayla orantılı olarak değeri artmaktadır. Anlayacağınız, petrol oldukça değerli bir enerji kaynağı olmakla beraber oldukça değerli bir konumda. Ülkemize getirileri de yok sayılamaz.
Öte yandan, petrolün 2030 yılında bitmiş olacağı tahmin ediliyor. Değeri an itibariyle artmakta olsa da zaman içerisinde, farklı enerji kaynaklarının kullanımı arttıkça, değeri düşecek ve dünya ekonomisinde kimin yükselip kimin alçalacağını gösteren parametrelerden biri olma özelliğini yitirecek. Yani gelecekte diğer ülkelerin aksine petrolümüz olsa bile pazarda çakıl taşından çok da fazla bir değeri olmayacak. Hızlı parlayıp hızlı sönen bir yıldız gibi, yüksek bir kazanç sağlasa da kısa sürede bitecek veya değer kaybedecek. Bu da bizi ikinci seçeneğe yönlendiriyor: su.
Su… Varoluşun yapı taşı, hayatın kaynağı su. Yaşamı sağlayan ve uğruna can verilen su. Dünyadaki içilebilir su miktarı, toplam suyun sadece %2,5’ini oluşturuyor. Bu suyun da yaklaşık %70’i buzul halinde. Dünyadaki insanların çeyreğinin temiz suya zorlukla ulaşıyor veya hiç ulaşamıyor. Eğer Türkiye su bakımından bir cennet olsaydı, bu birçok insanı susuzluktan kurtarır ama Türkiye’yi bir hedef haline getirirdi.
Öncelikle, dünyadaki su kıtlığına karşın ülkemiz büyük bir güce sahip olurdu. Ekonomik gelişmelerin yanı sıra siyasi açıdan da önemli bir konuma ulaşır ve küresel olaylarda söz sahibi olurdu. İnsanlarımızın refah seviyesi bir hayli artardı. Hem günümüzdeki su ihtiyacı karşılanır, hem de geleceğe harika bir miras olurdu. Ama su sahibi olmanın olumsuz yönlerini de hesaba katmak gerekir. Petrolün aksine suya alternatif bulamayız. Bu da ileride su kaynaklarını elinde bulunduran ülkelere diğer ülkeler tarafından gizli veya açık savaşlar açılmasının muhtemel olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin su cenneti olması, yeterli savunması ve suyu elinde tutabilecek gücü yoksa diğer ülkelerle karşı karşıya kalması ve yok olmasına neden olabilir.
Kurduğumuz hayale gelince, ben ülkemizi bir su cenneti olarak görmeyi isterdim. Pırıl pırıl pınarlar ve coşkun ırmaklar görmek isterdim. Hem belki su, hayat kaynağı, bütün bu sorunlarımıza da özüm olabilirdi, kim bilir?