Türkiye’de hazır bulunan eğitim ortamı, olanakları ve koşulları öğrenciler arasında bir rekabet oluşturdu. Tabiri caize hatta artık öğrenciler yarış atı gibi bir sınavdan diğer sınava koşarak en güzel dönemlerini masa başında, ders ve test kitaplarına boğulmuş halde geçiriyorlar ve bundan dolayı öğrenciler günlük hayatta yaşanan siyasi olayları veya hepimizi çok yakından ilgilendiren toplumsal, evrensel konuları değerlendirmek, tartışmak ve yorumlamak bir yana dursun, bu tür konularda konuşamayacak, fikir beyan edemeyecek ve hatta bunun üzerine yorum yapamayacak hale geldiler. Ezbere dayanan ve 5 şıktan birini doğru bulan kişinin zeki, yaratıcı, çalışkan, aklı basan biri olarak kabul edilen bu eğitim sisteminde, biz nasıl gerçekten öğrencilerin yaratıcılıklarını destekleyecek, onları ortaya çıkarıp, korkmadan düşüncelerini istedikleri gibi ifade eden bir öğrenci topluluğu yetiştirebiliriz? Bu konuda biz ne yapabiliriz?
Öncelikle eğitim sistemimizde hasarlar olduğunu kabul etmekle başlayabiliriz. Ezbere dayalı bir eğitim sistemine sahip olduğumuzdan dolayı öğrencilerin derslerde özellikle Fizik, Kimya ve Biyolojide onlara görsel ve pratik değil de sadece teorik bilgileri aktararak ,yorum yaptırmayarak öğretilen konular hiçbir şekilde onların yaratıcılıklarını ve zekalarını geliştirmez. Eğer ki öğrenci bu öğretilen şekilde yüksek not alıyorsa bu onun ezberleme kabiliyetinin yüksek olduğunu gösterir.
Evrensel ilkeler içerisinde sanat, kültür, müzik dallarında eğitim sisteminde geniş yer verilmemesi de öğrencilerin yaratıcılığını körelten bir faktördür. Bu çerçevede Ahmet Ümit’in:
Bize çalışkan köleler değil, yaratıcı zekalar gerek.
sözü eğitim sistemindeki hasarlarımızı ve çözümünü bize gösteriyor.
Buna göre de okullarda öğrencilerin hayal gücünü geliştirebileceği bir müfredatın hazırlanması çözüm yollarından bir tanesidir. Çocukların anaokuluna başladığı dönemden itibaren onların kendilerini güvenle doğal meraklarını ortaya çıkaracak ortamlar yaratılmalıdır. Mesela; sanat, müzik, dans vs. gibi etkinlikler yaratıcılığı besler.
Ayrıca okul dışı yapılan aktiviteler, müze veya sergi ziyaretleri de onların gelecekteki yaratıcı yaşam biçimlerine ön ayak olur.
Kuşkusuz ki öğrencilerin yaratıcılığını geliştirmekte en önemli faktörlerden biri de eğitimcilerdir. Onların öğrencilere özgür bir ortam sağlayarak düşüncelerini, fikirlerini beyan ederek kendilerini keşfetmelerini sağlamalıdır. Öğretmenlerin katı davranışları, aşırı tekrara dayalı bilgi vermeleri, öğrenciye söz hakkı tanımaması durumda onun yaratıcılığının körelmesine ve sınırlamasına sebep olacaktır. Öğretmenin ders içindeki tarzı yönlendirmeye dayalı, yaratıcılığı ortaya çıkaracak davranışlarda bulunmalıdır. Öğretmen öğrenciye soru yönelttiğinde, onu daha çok araştırmaya, tartışmaya itmelidir.
Öğrencilerin farklı fikirlerini bir araya getirerek ve harmanlayarak ortaya yeni fikirlerin çıkması için hiyerarşik bir sınıf ortamından uzaklaşıp, her düşüncenin eşit, özgür ve saygı çerçevesinde ifade edilebilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak bütün bu koşulların sağlaması durumda insanı köleleştiren bir sisteminden uzaklaşarak, çağdaş ve üretken bir topluma dönüştüren bir eğitim sistemine sahip oluruz ve bu eğitim sistemiyle beraber sadece ülkeyi değil, dünyayı değiştirebiliriz.