Türk Eğitim Sistemi ve Denekleri

Öğrenim, insanın doğduğu andan itibaren yaşamının sonuna kadar hayat adı verilen maratonda deneyimlediği ve bunlardan ders çıkardığı aynı zamanda yaşı olmayan bir eylemdir. Eğitim ise başka şahıslar tarafından birine doğrudan bilgiyi aktarma şeklidir. Anaokulundan üniversitenin son gününe kadar bize bu eylemi yapmakla yani eğitim vermekle görevli olan kurum ise okuldur. Peki ya sizce eğitim doğru bir biçimde gerçekleştiriliyor mu?

Çoğu ülke eğitim sistemlerini doğru buluyor ve uygulamada istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Özellikle eğitim verdikleri kişilerin yani bu sistemi yaşayanların eleştirisinden çok kendi bildikleri (Bilmedikleri) ile devam ediyorlar. Bazı ülkeler ise kısa aralıklarla eğitim sistemlerini değiştirip öğrencileri adeta denek olarak kullanıyorlar. Güzel devletimiz Türkiye ise eğitim sisteminde ikisini birden yapıyor. Neredeyse her iki senede bir hatta bazen senede bir eğitim sistemini değiştiriyor. Hangi sistemin en doğru olduğunu bulmak için böyle bir süreç içerisine giriyor. Peki ya öğrenciler bu süreci nasıl geçiriyorlar? Cevap, geçiremiyorlar. Her sene girdikleri hayat memat meselesi olan seviye ve geçiş sınavları kısa sürede değiştiği için tüm emeklerini sıfırlayıp hiç bilmedikleri ve soru çeşitlerine alışık olmadık sınavlara hazırlanmaya başlıyorlar.

En basitinden ve yakın tarihlisinden örnek vermek gerekirse en son 2016-2017 yılında yapılan TEOG sınavı aniden yılın ortasında mutasyona uğradı ve LGS (Liselere Geçiş Sınav) varyantına dönüştü. O yıl TEOG sınavına hazırlanan gençler birden tüm çalışmalarını bir kenara bırakıp bu yeni ve soru tarzı bilinmeyen sınava çalışmaya başladılar. Ama Milli Eğitim Bakanlığı öğrencilere bir iyilik yaptı ve aylık soru yayınladı. TEOG sınavından kurtulduklarına sevinen öğrenciler bu sınava girince pişman oldular sevindikleri için. İşte bu Türkiye’nin eğitim sistemi. Aniden şaşırtıveriyor adamı. Peki ya bu sistem Türkiye’de ne zaman oluştu veya Türkiye’ye ne zaman geldi?

Bu sistem öğrencileri tek ve aynı bireylere dönüştürmeyi amaçlıyor. Bununla ilgili bir deney yapılmış. İlkokula yeni başlayan öğrencilere öğretmen tahtaya bir nokta çizip ‘Sizce bu nedir?’ diye sormuş. Bazı öğrenciler uzay boşluğu gördüğünü söylemiş bazıları ise masa. Bazıları lahmacun gördüğünü söylerken bazıları ise hayalindeki yeri gördüğünü söylemiş. Aradan 5 yıl geçmiş ve bu 5 yıl içinde aynı öğrencilere aynı dersler, aynı ödevler verilip aynı sınavlar uygulanmış. Bu yılların sonunda hoca tahtaya aynı noktayı çizip tekrar aynı soruyu sormuş. Öğrenciler hep bir ağızdan “Siyah bir nokta görüyoruz öğretmenim.” demiş. Yani aralarında bir farklılık kalmamış.

Bunun için yapılması gereken öğrencilere üniversite çağında değil, ortaokulun son yılında veya lisenin başında istedikleri bölüme yönelme hakkı tanınmalıdır. Genel standart bir sınavdan çok ilgilendikleri, uğraştıkları bölüm ile ilgili sınava tabi tutulmalıdırlar. Sınav için fazladan hak verilmeli üniversitede olduğu gibi.

Özetlemek gerekirse eğitim sistemi farklı bireyleri tek ve aynı bireylere dönüştürmeye çalışıyor. Bunun için öğrencilerden zekâ değil çalışma istiyor. Bu nedenle geçemezlerse hayatta başarısız olacakları ve öğrencilerin psikolojilerini ve ruhsal durumlarını yerle bir eden sınavlar uyguluyorlar. Bu sistemi ikide bir değiştirerek öğrencileri bu sistemin denekleri yapıyorlar. Ahmet Ümit’in bir sözüyle bitirmek istiyorum “Bize çalışan köleler değil, yaratıcı zekalar lazım.”

Teşekkür ediyorum…

(Visited 37 times, 1 visits today)