Yıl 1949. Kaliforniya eyaletinde Amerikan Hava Kuvvetlerinin MX981 kod adlı çarpışma testi araştırma projesinde, Murphy bir mühendis olarak çalışıyor. Yapılan deneyde sürekli kablolamadan doğan hatalar çıkmakta. Murphy bu hatalara katlanamaz ve kablolamayı yapan teknisyene “Bir işi yanlış yapmanın bir yolu varsa, bu adam onu mutlaka bulur” cümlesini kurar. Tabii sonrasını tahmin etmek pek zor değil. Bu söz aralarında bir espriye dönüşecek ve adını Murphy Kanunları olarak alacak ve günümüze kadar ulaşacaktır.
Murphy Kanunları denince herkesin aklına bir olumsuzluk durumu gelir. Konuyu gerçekten anlamayanların bu yorumu yapması çok doğal. Murphy Kanunları olumsuzluğu değil gerçekliği ele alır. Bu yasalar çamurlu gerçekleri fırlatır insanın suratına. William Shakespare’in dediği gibi “Buzlar kadar el değmedik, karlar gibi temiz de olsan çamur atılmaktan kurtulamayacaksın”. Çözülen her problemin ardına yeni problem eklenecek, kurtulduğunu sandığın bir durumda bile çok geçmeden yine o duruma düşeceksin. Aslında bu durumun farkında da olacaksın. Sonuçta bir problem çözüldüğünde yeni bir tanesinin geleceğini bilmez miyiz? Çekim Yasası ve Murphy Kanunlarını karşılaştırdığımda Çekim Yasası’nın gerçekçi olmadığını görüyorum. Evrene göre kural yoktur, bir şeye şimdi sahip olduğunuzun hislerini sunarsanız evren de buna yanıt verir tarzında bir cümle nasıl gerçekleri yansıtabilir ki? Sorun bakalım bu dünyada isteği olan her kişi ona kavuşmuş mu? Tabii ki hayır. Gerçekleşmesini istediğin bir şeyde ona ulaşacağın yolda her zaman tümsekler vardır. Unutma ki onlarca tümseğin hepsinden takılmadan geçmen neredeyse olanaksızdır. Elbet herkes bir tümsekte takılır. “Ne yaparsan yap, aklın hep seçmediğinde kalır ve olmasını istediğin bir şey anca ondan vazgeçince gerçekleşir”. Herkesin en kötü senaryoda bile bir umudu vardır. Bir idam mahkûmunun geçirdiği son güne bile bir umut vardır. Fakat Nietzsche’nin söylediği gibi “umut kötülüklerin en fenasıdır, çünkü işkenceyi uzatır”. Murphy kanunları umudunu yok etmeyi ele alır. Umudun kapalı bir kavanozdaki böcektir. Önce belli bir süre dolanır kavanozun içinde. Sonra yavaş yavaş oksijeni tükenir. Dışarı çıkabileceğine dair umudunu kaybetmeye başlar. Ardından o kavanozu birinin açabileceği ihtimalini düşünür. Fakat biliyordur orada öleceğini, çünkü başına gelebilecek en kötü senaryoyu yaşaması olağandır. Murphy felsefesini unutmamak gerek bu durumda ‘gülümse, yarın daha kötü olacak.
Murphy kanunları en gerçekçi senaryoyu koyar ortaya, birden fazla yönde düşünmek zorunda bırakır insanı. Çünkü her an her şeyi yaşayabilirsin. Kendi sonunu kendin getirmek istemiyorsan yaşanabilecek her kötü şeyi düşünmek zorundasın ki durumdan sağlam çıkabilesin. Unutma, tünelin ucunda görülen ışık üzerine gelen trenin farı da olabilir.