Tarih 28 Ekim 1923, Paşa bizi köşküne davet etmişti. Davet edilenler arasında ben de vardım. Bu akşam yemeği öncekilere hiç de benzemiyordu. Uşak sayısı fazlaydı. Menüde daha çok çeşit yemek vardı. Acaba bize bir şey mi duyuracaktı? Milletimizin istiklali her gün daha iyiye gidiyor. Bir devlet kurulmasına ramak kalmıştı. Acaba bir cumhuriyet mi ilan edilecek? Emin değilim. Ha doğru akşam yemeği, konumuz buydu.
Uşaklar masanın etrafında dizilmişti. Bir asker misali, gözlerini bizden ayırmıyorlar, arzu ve isteklerimizi bekliyorlardı. Masayı donatmaya başladılar. Bütün yemekler enfes gözüküyordu. Paşa, uşaklara saygısından ötürü işleri bittikten sonra konuşmaya başladı. “Sizi bu akşam yemeğine çağırmamın sebebi elbette sizlerle birlikte olmak ancak başka bir sebebim daha vardır.” Ben de dahil herkes bu sorunun cevabını bekliyorduk. “Efendiler! Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” Odada bulunan herkes sevinçten havalara uçtu. Hepimiz hep bir ağızdan ‘Yaşasın Cumhuriyet!’ diye bağırıyorduk. Böyle bir zamanda cumhuriyetin hızlıca ilan edilmesi nasıl mümkün olabilirdi? Aslında bu soruyu sormak bir hataydı çünkü o kadar zorluk, yoksulluk ve yalnız başımıza olmamıza rağmen 7 tane savaş makinesini yurttan atmamız bu sorunun ne kadar saçma olduğunu gösteriyordu. Bütün bunları başarmış bir millet cumhuriyeti de kurabilirdi. Ardından yemekler yendi kadehler vuruldu ve herkes evine gitti. Birkaç kişi ve ben Paşayla dertleşiyorduk. Geceyi konuşarak geçirdik. ‘‘Arkadaşlar burada cumhuriyeti ilan edeceğiz derken bir heves ve duyguyla söylemiyorum. Burada cumhuriyeti ilan ettikten sonra olacak şeyleri de düşündüm ancak burada yüce Türk milletine olan inancım tamdır. Herhangi bir isyan veya bir darbe oluşacağını düşünmüyorum. Bunu herkesin hoş bir şekilde karşılayacağını düşünüyorum çünkü 6 asırdır esaret altında ezilen bir millete seçme ve seçilme hakkı vermek en doğru karar olacaktır.’’ dedi Paşa. Hepimiz bu kararı onayladık ve ertesi sabah hazırlıklara başladık. Konuşma yapılırken gereken eşyalar hazırlanmıştı. Her yer bayraklarla doluydu. Meclisin önü çok kalabalıktı. Türk milletinin içi içine sığmıyordu. Neredeyse tüm Türk milleti bu anı bekliyordu. Paşam yine jilet gibi giyinmişti. Her zamanki papyonunu takmıştı. Bütün meclis hazırdı. Ardından gerekli işlemler yapıldı ve cumhuriyet ilan edildi. Hemen de seçim yapıldı. Mustafa Kemal Paşa adının yerini artık Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olarak almıştı. Devletin adı da İtalyanların Anadolu’ya ‘Turquia’ demesinden esinlenerek adını Türkiye Cumhuriyeti koymuşlardı. Türk milleti halinden memnundu, bu cumhuriyet 99 yıldır ayaktaydı ve ilelebet payidar kalacaktı.