Biliyorum niye başlığı ”TUHAF” koyduğumu merak ediyorsunuzdur ama hikayeyi okuyunca bana hak vereceksiniz. Hazırsanız başlıyorum.
Normal bir günün sabahına uyanmıştım. Geç uyanmıştım çünkü çalışmalarım birinci olduğunda ödül törenine gitmiştim, bu da beni çok yormuştu. Normal bir şekilde evden ayrılıp bakkala gittim. Eve geri dönerken ne yazık ki ben de bana ne olduğunu bilmiyorum ama birisinin kafama sertçe vurduğunu anımsıyorum, sonra bayılmışım. Uyandığımda havalimanındaydım. Ben biletsiz buraya nasıl geldim, diye düşünürken elimde Paris’e giden uçağa biletim olduğunu gördüm. Çok mutluydum çünkü Paris’e gitmek benim hayalimdi! Ben mutluluk dansımı yaparken midemden sinyal geldi: GOORRRK. Doğru ya kahvaltı yapmamıştım. Uçağıma yetişmek için koşarak uçağa bindim ve hostes geldiğinde de kendime güzel bir sandviç aldım. Yanımda tuhaf biri vardı ve benim tuhaf patronuma çok benziyordu. Niye patronuma tuhaf dediğimi merak ediyorsunuz sanırım. Kendisi 1 Nisan’da herkesin masasına böcek koymuş bir insandır. Bu nedenle herkes ona tuhaf der. Bir dakika o benim patronumdu! Burada ne yaptığını sordum. Meğerse bu sürprizi o hazırlamış. Sonra aramızda şöyle bir konuşma gerçekleşti:
-Efendim niye beni böyle saçma bir yöntemle buraya getirdiniz?
-Çünkü ben tuhaf yönetmeleri severim Ela.
Her neyse lafı uzatmayalım. Ben Paris’te tatilimi tamamladıktan sonra geri döndüm ve hayatıma normal bir şekilde devam ettim.