Toplumun kadın ve erkeklerden yapmalarını bekledikleri davranışlar toplumsal cinsiyet rollerini oluşturmaktadır. Toplumun bir kısmı geleneksel cinsiyet rollerini savunurken bir kısmı ise bu rollerin beraberinde cinsiyet eşitsizliğini getirdiğini ve toplumu negatif yönde etkilediğini savunmaktadır.
Toplumda genel olarak karşımıza çıkan ve kabul gören iki cinsiyet vardır. Kadın ve erkek olmak üzere adlandırılan bu cinsiyetler biyolojik farklılıkları ile birbirinden ayırt edilmektedir. Bu biyolojik farklılıklar beraberinde bazı fizyolojik farklılıkları getirmektedir. Fakat asıl soru bu farklılıklar yüzünden insanların ayrıcalık ve sorumlulukların da farklılık göstermesinin gerekip gerekmediğidir. Cinsiyet rolleri kadın ve erkeklerin davranış kalıplarının, sorumluluklarının ve haklarının aynı olmaması gerektiğini savunmaktadır. Bu cinsiyet rolleri günlük hayatta çok fazla karşımıza çıkmaktadır. “Kadın evde kalıp çocuk ve kocasıyla ilgilenmelidir.”, “Erkekler ağlamaz, güçlü durmalıdır.”, “Kızlar süslenir.” gibi günlük hayatta aslında çok duyduğumuz ya da gördüğümüz bu örnekler cinsiyet rollerinin örnekleridir.
Toplumsal cinsiyet rollerinin toplumda bir denge sağladığını düşünen insanlar çoğunlukla daha gelenekçi insanlar olmakla birlikte değişimden kaçınmaktalardır. Geçmişten bugüne kadarki düzende cinsiyet eşitsizliklerinden kaynaklanan sorunlar olmadığını düşünmekte ve bu nedenle de bu konuda değişime gerek olmadığını savunmaktalardır. Bu rollerin düzeni sağladığını savunun insan grubu, çoğunlukla kadın ve erkeklerin fiziksel farklılıklarından dolayı haklarının veya sorumlulukların aynı olmamasını haklı görmektedir.
Diğer tarafta ise bu rollerin tarih boyunca cinsiyet eşitsizliğine neden olup toplumu negatif etkilediğini düşünen bir grup insan bulunmaktadır. Bu insanlar biyolojik farklılıklar nedeniyle kimsenin ayrıcalık ve sorumluluklarının farklı olmaması gerektiğini savunan kişilerdir. İnsanların ilgi alanlarının ve yeteneklerinin cinsiyetlerin değil yetiştikleri ortamdan ve sosyalleştikleri çevreden geldiğini bu nedenle de cinsiyet rollerinin gereksiz ve hatta zararlı olduğunu savunmaktalardır.
Ben ise erkek egemenliğinin olduğu bir toplum tarafından çıkarılan cinsiyet rollerinin gereksiz olduğunu ve eşitsizliğe yol açtığını düşünmekteyim. Çoğumuza küçüklükte öğretilen bu normlar bazı çocukları düşünce tarzlarını, ilgi alanlarını veya hayallerini değiştirmeye zorlamaktadır. Bazılarının toplumu bir düzene soktuğunu savunduğu bu cinsiyet rolleri aslında birçok insanda travmaya bile neden olmuştur ve olmaktadır. Topluma uyum sağlama isteği nedeniyle insanlar bu normlara uymaya çalışırken bir baskı altına alınmaktadır. Dışlanmışlık veya sosyal anlamda başarısızlık hisleri çoğu insanı korkutmakta bu nedenle üzerlerinde bir baskı hissi yaratmaktadır. Bu his çoğu çocuğu psikolojik sağlıkları açısından negatif yönde etkilediği gibi yetişkinleri de etkilemektedir. Baskı hissinin yanı sıra bu roller erkekleri kadınlardan daha üstün göstermesi nedeniyle cinsiyet eşitsizliğine de yol açmaktadır. Bu eşitsizlik çoğunlukla kadınları olumsuz yönde etkilemektedir. Hem duygusal hem de fiziksel açıdan daha güçlü olduğu düşünülen erkekler belirli işler için toplum tarafından daha uygun görülmekte bu nedenle de ortaya bir eşitsizlik çıkmaktadır. Kadınlara verilen hak ve sorumlulukları kısıtlayan bu eşitsizlik aynı zamanda feminen olarak tanımlanan davranışlar sergilemek isteyen erkekleri ve maskülen olarak tanımlanan davranışlar sergilemek isteyen kadınları da kısıtlamaktadır.
Erkeklerin ağlamasını, makyaj yapmasını, süslenmesini, işe gitmeyip evde kalmasını, çocuklarına evde kalarak bakmasını; kadınların yönetici olarak çalışmasını, evde çocukları varken işe gitmesini, kocalarından fazla para kazanmasını, arabaları sevmesini ve her iki cinsiyet için de daha birçok şeyi kısıtlayan toplumdaki cinsiyet rollerini gereksiz buluyorum. Hatta toplumu birçok yönden negatif etkilediğini düşünüyor ve değişmesi gerektiğini savunuyorum.